Gençlere Sesleniyorum-94 BOZGUNCULUK YAPMAYIN!

Sevgili Gençler!… Bozgunculuk, “Yeryüzünde fitne, fesad ve karışıklık çıkarmak, zulüm ve taşkınlık yaparak haddi aşmak” gibi anlamlara gelir.  İnsan, fıtratındaki “nankörlük” ve “zalimlik” özellikleriyle, zaman zaman isyan ederek, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmış, savaşlar çıkarmış ve kanlar dökmüştür. İslâm dini, tarih içinde yaşanan felaketlerin, perişanlıkların ve acıklı olayların bir daha yaşanmaması için, yeryüzünde fitne, fesad ve bozgunculuk çıkarmayı yasaklamıştır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “…fitne; katl  (adam öldürme)’den daha kötüdür…” (Bakara Suresi, Ayet: 191) “Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise,  kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkâr idiler.” (Hûd Suresi, Ayet: 116) Bozgunculuk; kâfir, münâfık ve müşriklerin özellikleridir.  Peygamberler tarihine baktığımızda, her peygamberin, kavmindeki bozguncularla sürekli uğraştığını ve fakat sonuçta Allah’ın yardımıyla peygamberin ve müminlerin zafer elde ettiklerini, bozguncuların ise sonunda hezimete uğradıklarını hatta helâk olduklarını görürüz. Aşağıdaki ayetler, konuyla ilgili olarak açık

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-93 KUMARIN MANYETİK ALANINA YAKLAŞMAYIN!…

Sevgili Gençler!…      İnsanın maddi ve manevi yapısında büyük yıkımlar meydana getiren, aile düzenini alt üst eden, huzurunu bozan, insanlar arasında sevgi ve kardeşlik bağlarını koparan, kin, nefret ve intikam duygularını körükleyen, huzursuzluğun ve kargaşanın, kavga ve gürültülerin kaynağını teşkil eden zararlı şeyler İslam Dininde kesin olarak yasaklanmıştır. İnsan için zararlı olan kötü alışkanlardan biri de “kumar”dır. Kumar, ”Karşısındakini ütmek amacıyla para karşılığı oynanan her türlü oyun”dur.  Kumar, gayri meşru bir kazanç yoludur. Oynayanlara fayda yerine zarar getirir. Bugün kazanan, yarın kaybedebilir. Kumar alışkanlığının sonu daima hüsrandır. Kişiye, üzüntü, sefalet ve belalardan başka bir şey vermez. Çünkü kumarcı, kaybettikçe hırslanır. Zararını çıkarmak ve öç almak duygusuna kapılır. Bu duygu, kumarcıyı birçok şeyini kaybettirmeye kadar götürür. Nitekim kumar için şöyle denilmiştir: Kumar da içki gibi insanın sinir sistemini bozar, kumarcı asabi olur. En küçük bir olayda kumarcı, kendine, ailesine, yakınlarına, çevresindekilere zarar verebilir, suç işleyebilir. Bugün kumar yüzünden bir çok yuvaların yıkıldığı,

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-92 KİBİRLENMEYİN!

Sevgili Gençler!… Kibir, “kendini büyük görme, büyüklük taslama, kendini başkalarından üstün görerek insanları aşağılama” anlamlarına gelir. İslam Ahlakına göre kibir, Şeytana, Firavun’a ve aynı inançta olanlara özgü bir özelliktir. Gurur ve kibir şu yedi özellikten kaynaklanır: 1-İlimden,  2-İbadetten,  3-Nesebten,  4-Güzellikten, 5-Zenginlikten,  6-Kuvvetten,  7-Mahiyetindekilerle övünmekten.  Bunlardan birine veya bir kaçına sahip olan kimse, onu Allah’ın emrettiği şekilde muhafaza eder, tevazu gösterirse, gurur ve kibir gibi manevi hastalıklara yakalanmaz.  Manevi zehirlere (hastalıklara) karşı panzehir hükmünde olan güzel ahlaka (Kur’an ahlakına) sahip mütevazı (gurur ve kibirin zıddı olan alçak gönüllü) olmamız gerekir. Sevgili Gençler!… Cenab-ı Hak, bu konuda şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen(ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra Suresi, Ayet:37) “İman edip de iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve kibirlenenlere gelince onlara acı bir şekilde azap edilecektir. Onlar, kendileri için

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-91 KAZANÇ HIRSINA KAPILMAYIN!…

Sevgili Gençler!… İslam’ a göre; para kazanma ve zengin olma hırsıyla satılan bir malın ayıbını, kusurunu gizleyerek insanları aldatmak aldatmak haramdır. Alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur ki, haramdır. Mesela, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On bin liralık malı, beş bin liraya satıyor. Ona, “Bu mal, her yerde 4 bin liradır.” diyerek kandırmak haramdır.  İnsanlar, İslam ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne de kandırılan olur.  Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya ucuzlar. Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna mektup yazarak, bu sene şeker kamışının verimli olmadığını, kimse duymadan, çok şeker almasını bildirdi.  Tüccar da, çok şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr etti. Sonra, düşünüp “Şeker kamışlarına afet geldiğini Müslümanlardan saklamakla, onlara hıyanet ettim, bu nasıl Müslümanlıktır?” diye, otuz bin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimselere götürdü. Yaptığı yanlış işi anlattı. Hatasına pişman olup dürüstlük göstermesinden dolayı, hiçbiri verdiği

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-90 Nefsinizin Esiri Olmayın!..

Sevgili Gençler!…  Nefis, kelime olarak “bir şeyin varlığı, kendisi, zatı, hakikati” demektir. Nefis, kötü huyların; ruh da iyi huyların barınağıdır. İkisi de bedene tevdi edilmiştir. Bu tıpkı görme organının göz, işitme organının kulak, koku alma organının burun olup hepsinin de bir bedende bulunması gibidir. İnsanın kötü özellikleri iki kısma ayrılır: Birincisi, kendi iradesiyle işlediği günahlar, yani mekruh ve haram olan şeylerdir.     İkincisi ise, nefsin aşağı ve bayağı huylarıdır. Bunlar; kibir, kin, hased, yalan, huysuzluk, tahammülsüzlük vb. gibi yerilen huylardır. Kibir, “kendini büyük görme, büyüklük taslama, kendini başkalarından üstün görerek insanları aşağılama” anlamlarına gelir. İslam Ahlakına göre kibir, Şeytana, Firavun’a ve aynı inançta olanlara özgü bir özelliktir. Cenab-ı Hak, bu konuda şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen(ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”(İsra Suresi, Ayet:37) “İman edip de iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-89 Allah Yolunda Harcayın!…

Sevgili Gençler!…İslam Dini’nin her emri hikmet ve faydalarla doludur. Sadaka da bunlardan biridir. Samimi ve ihlasa dayalı olarak, ölçülerine uygun bir şekilde verilen sadaka; Yüce Allah katında kabule mazhar olur, vereni İlahi affa erdirir,     Müslümanlar arasında birlik, beraberlik, huzur, sükûnet, maddi ve manevi dayanışmayı, sevgi ve saygıyı kuvvetlendirir.Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:“Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.” (Hadid Suresi, Ayet:18)“Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne ala! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz,  işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” (Bakara Suresi, Ayet:271)Fıtır sadakası; Ramazan-ı Şerifin sonuna yetişen ve asıl ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı mala veya paraya sahip bulunan hür Müslüman için verilmesi vacip bir sadakadır. Buna “fıtra zekâtı”, “ramazan sadakası”, “oruç zekâtı”, “bedenlerin zekâtı” de denir. Ancak, bunlar arasında en meşhur olanı

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-88 Ahirete İmanın Hayatımıza Etkileri!..

Sevgili Gençler!… İman esaslarından biri de “Ahiret Gününe İnanmak”tır. Ahiret inancı, İslam’dan önceki İlahi dinlerin hepsinde de vardı. Çünkü bu konu, insanın duygu, düşünce, vicdan ve davranışları üzerinde en çok etki yapan temel bir inanç ilkesidir ve çok önemlidir. Ahirete iman, aslında Allah’ın varlığına, birliğine, yüce kudretine inanmak, O’nun buyruklarına ve iradesine teslim olmak demektir. Ahirete iman, İlahi adaletin gerçekleşmesi ve “ İnayet-i İlahiyenin” tamamlanması için gereklidir. Bu nedenle Ahirete iman,”Ba’s-ü ba’de’l Mevt”e yani öldükten sonra tekrar dirilmeye ve orada dünyadaki yaşayışımızdan ve davranışlarımızdan hesaba çekilmeye iman etmek, demektir. Ahiret inancını; en akli ve en sağlam nakli delillerle ayrıntılı bir biçimde açıklayan din, MÜSÜMANLIK’tır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde  Cenab-ı Hak, ahiret ve ahiret olayları hakkında geniş bilgiler veriyor. Kıyametin kopması olayı, “Kıyamet” anlamına gelen KARİA suresinde şöyle tasvir ediliyor: “(Dehşetiyle kalplere çarpacak olan) o kıyamet!… Nedir o kıyamet? (Bu konuda sana) ne bildirildi, nedir o kıyamet? O gün insanlar, çırpınıp

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-87 Haram Kazanç Edinmeyin!..

Sevgili Gençler!… Allah, insanı şerefli ve üstün varlık olarak yaratmıştır. Ayı, güneşi, geceyi, gündüzü insanoğlunun emrine vermiş, yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyi insanın istifadesine sunmuştur. Bu sebeple insan, bütün bu yaratıklardan faydalanacaktır. Yeni buluşlarla hayatını daha iyi bir şekilde, huzur ve saadet içinde geçirmeye gayret edecektir. Bu bakımdan insan, önce kendisini yoktan var eden ve sayısız nimetlerle donatan Allah’a inanmak, O’na layık bir kul olmak, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, dünyayı imar etmek, insanlığın ıslahına ve hidayetine vesile olmak için çalışmakla görevlidir. O halde insan, hür irade sahibi ama sorumlu bir varlıktır. Bu demektir ki, yaptıklarından sorumlu olması nedeniyle bir gün Allah’ın huzurunda hesap verecektir. Bu hesap, dünya hayatında değil, ahret hayatının kabirden sonraki safhasında olacaktır. O hesap yerine gidiş olan ölüm, bu açıdan insana, dünyadan sonra daha büyük ve sonsuz bir hayatın kapısı oluyor. Onun için insan, bu dünyadaki hayatını huzurlu ve müreffeh geçirmeye çalıştığı gibi, ahret hayatının

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-86 Açgözlü Olmayın!..

Sevgili Gençler!… Hırs, “Açgözlülük, aşırı tutku, sonu gelmeyen istek” gibi anlamlara gelir. Eğer insan bu duyguya kapılırsa mal, mülk, makam, mevki hırsı kendini sarar. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Kişiden mal hırsının, şeref ve mevkiye düşkünlüğünün dinine yaptığı zarar, iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha büyük olur.” (Kamus-i Türki, C.1,S. 544) Hâlbuki bu duygu insana, iyilik yolunda, hayır için ve hak yolunda kullanmak, İmanda, İslam’da ve hakta sebat etmek için verilmiştir. Özellikle ebedi hayatımızı ilgilendiren konularda hırsa büyük iş düşer. İnsan gevşemeden, ümitsizliğe, karamsarlığa,  bedbinliğe, bıkkınlığa düşmeden yoluna devam eder. Dünyalık şeyler konusunda da hırsı, iyi yolda kullanmak önemlidir. Çünkü bu duygu sayesinde insanlar, pek çok işlere imza atarlar, çok önemli problemleri aşarlar ve zorlukları, sıkıntıları, dar boğazları bu hırsla geçerler ve selamete ererler. Hırs, kötüye alet edilirse, yanlış anlaşılırsa işte o zaman, insanın başına dert olur, hem dünyasını hem de ahiretini tehlikeye düşürebilir… İnsan ibadet konusunda çok

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-85 15 Asırdır Değişmeyen ve Asla Değişmeyecek Olan KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM

İlahi dinlerin sonuncusu İSLAM DİNİ’dir. Tek Allah’ın varlığını kabullenme ve O’na inanma esasına dayanır. “Allah’tan başka İlah olmadığına, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna inanmak” İslam’ın temel inanç kuralıdır. Bu kurala kalp ile bağlanmak, söz ile ifade etmek her müslümanın görevidir. Zira müslüman; İslamı kabul deden, Allah’a, Peygamberine ve Peygamberin haber verdiği İlahi buyruklara yürekten teslim olan kimse demektir. İnsana doğru inanç yolunu göstermek, onu kötülüklerden uzaklaştırarak yararlı yaşayışa yönlendirmek İslamın ana hedefidir. İslam Dini bu hedefe ulaşabilmek için bazı hükümler ortaya koymuştur. Bunlar: İnanç, ibadet ve ahlaki esaslardır. Bu esasların öğrenilmesi ve gerektiği şekilde uygulanması her müminin görevidir. Doğru olanı bilmek, tanımak ve kabullenmek için onu, ana kaynağından öğrenmede büyük yararlar vardır. İşte biz de bu konuda İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’i ve niteliklerini ana hatlarıyla tanıtmaya çalışacağız. Kur’an-ı Kerim, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)e Allah tarafından vahiy yoluyla bildirilen İlahi kelamın adıdır. Kur’ana adını bizatihi Allah

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-84 HER ZERRE ALLAH’IN VARLIĞINI HAYKIRIYOR!… 

İnsanlık tarihi boyunca bütün Peygamberler, ümmetlerine öncelikle Allah  inancını ve O kudretin bir tek olduğunu öğretmişlerdir.  Bütün semavi dinler, tevhid esasına yani Allah’ın bir tek olduğu ilkesine  dayanır.   Bu inancı, en akli delillerle anlatan ve gerçekleştiren din ise İSLAMİYET’tir. İslam’ın öğrettiği esaslara göre; Allah vardır ve tektir. O’nun eşi, ortağı,  örneği, benzeri ve dengi yoktur.   Allah doğmamış ve doğurmamıştır. Sonradan da olmamıştır. Allah’ın  bulunmadığı zaman yoktur. Allah’tan başka ne varsa, hepsi sonradan O’nun  dilemesi ve yaratmasıyla olmuştur.  Allah’ın her şeye gücü yeter. Allah’ın yarattığı her şeyde düşünebilenler için  ibretler ve hikmetler vardır.  Allah öyle yüce bir kuvvet ve kudrettir ki aklımıza gelen, hayalimizden geçen  hiçbir şeye benzemez. Her şeyden yüce, her şeyi ile yaratıcı bir kuvvettir. Biz insanlar, O yüce Kudretin nasıl ve ne şekilde olduğunu bilemeyiz. Beş  duyu organımızın gücü buna yeterli değildir.  Allah bizi, mahiyetini bilmemiz için değil, varlığını ve kudretini  kabullenmemiz, kendisine iman etmemiz için sorumlu tutmuştur.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-83 İNSAN SORUMLULUK BİLİNCİYLE YAŞAMALIDIR

Yaratılmışlar içinde en güzel bir şekilde olanı şüphesiz insandır. İnsan, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre topraktan yaratılmıştır. Ona  canlılığını ruhu verir. Bu ruhu, Yaratan yüklemiş ve insanı onurlandırmıştır.  İnsanın ruhu olmazsa hiçbir işe yaramaz.  Ruhsuz insan, toprak ve su karışımından yapılmış cansız bir heykeldir. Şeklen  insana benzer ama insanın görevlerini yerine getiremez.   Oysa insan, canlıdır. Yürür, gezer, düşünür, konuşur, bazen yerinir, bazen  sevinir… Varlığını devam ettirmek için evlenir, aile oluşturur. Toplum halinde  yaşar, medeniyet kurar.   Kısaca insan, kendini geliştiren, yetiştiren, medeni olma özelliklerine sahip  üstün bir varlıktır. Ona bu özellikleri bahşeden Allah’tır.  Cenab-ı Hak, ilk insan Hz. Adem(a.s)i yarattıktan sonra meleklere, Adem’e  secde etmelerini emretti. Bu olay, insanoğlunun diğer yaratılmışlara olan  üstünlüğünün ifadesidir.  İnsan, maddi varlığı yönünden kainat içinde bir toz zerresi kadar küçüktür  ama mana yönünden “Âlem-i Ekber” olarak nitelendirilmiştir.  Nitekim Hz. Ali (k.v.): “ Sen kendini ufak bir cirim (küçük bir cisim) mi  sanırsın? Sende Âlem-i Ekber toplanmıştır

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-94 BOZGUNCULUK YAPMAYIN!

Sevgili Gençler!… Bozgunculuk, “Yeryüzünde fitne, fesad ve karışıklık çıkarmak, zulüm ve taşkınlık yaparak haddi aşmak” gibi anlamlara gelir.  İnsan, fıtratındaki “nankörlük” ve “zalimlik” özellikleriyle, zaman zaman isyan ederek, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmış, savaşlar çıkarmış ve kanlar dökmüştür. İslâm dini, tarih içinde yaşanan felaketlerin, perişanlıkların ve acıklı olayların bir daha yaşanmaması için, yeryüzünde fitne, fesad ve bozgunculuk çıkarmayı yasaklamıştır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “…fitne; katl  (adam öldürme)’den daha kötüdür…” (Bakara Suresi, Ayet: 191) “Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise,  kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkâr idiler.” (Hûd Suresi, Ayet: 116) Bozgunculuk; kâfir, münâfık ve müşriklerin özellikleridir.  Peygamberler tarihine baktığımızda, her peygamberin, kavmindeki bozguncularla sürekli uğraştığını ve fakat sonuçta Allah’ın yardımıyla peygamberin ve müminlerin zafer elde ettiklerini, bozguncuların ise sonunda hezimete uğradıklarını hatta helâk olduklarını görürüz. Aşağıdaki ayetler, konuyla ilgili olarak açık

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-93 KUMARIN MANYETİK ALANINA YAKLAŞMAYIN!…

Sevgili Gençler!…      İnsanın maddi ve manevi yapısında büyük yıkımlar meydana getiren, aile düzenini alt üst eden, huzurunu bozan, insanlar arasında sevgi ve kardeşlik bağlarını koparan, kin, nefret ve intikam duygularını körükleyen, huzursuzluğun ve kargaşanın, kavga ve gürültülerin kaynağını teşkil eden zararlı şeyler İslam Dininde kesin olarak yasaklanmıştır. İnsan için zararlı olan kötü alışkanlardan biri de “kumar”dır. Kumar, ”Karşısındakini ütmek amacıyla para karşılığı oynanan her türlü oyun”dur.  Kumar, gayri meşru bir kazanç yoludur. Oynayanlara fayda yerine zarar getirir. Bugün kazanan, yarın kaybedebilir. Kumar alışkanlığının sonu daima hüsrandır. Kişiye, üzüntü, sefalet ve belalardan başka bir şey vermez. Çünkü kumarcı, kaybettikçe hırslanır. Zararını çıkarmak ve öç almak duygusuna kapılır. Bu duygu, kumarcıyı birçok şeyini kaybettirmeye kadar götürür. Nitekim kumar için şöyle denilmiştir: Kumar da içki gibi insanın sinir sistemini bozar, kumarcı asabi olur. En küçük bir olayda kumarcı, kendine, ailesine, yakınlarına, çevresindekilere zarar verebilir, suç işleyebilir. Bugün kumar yüzünden bir çok yuvaların yıkıldığı,

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-92 KİBİRLENMEYİN!

Sevgili Gençler!… Kibir, “kendini büyük görme, büyüklük taslama, kendini başkalarından üstün görerek insanları aşağılama” anlamlarına gelir. İslam Ahlakına göre kibir, Şeytana, Firavun’a ve aynı inançta olanlara özgü bir özelliktir. Gurur ve kibir şu yedi özellikten kaynaklanır: 1-İlimden,  2-İbadetten,  3-Nesebten,  4-Güzellikten, 5-Zenginlikten,  6-Kuvvetten,  7-Mahiyetindekilerle övünmekten.  Bunlardan birine veya bir kaçına sahip olan kimse, onu Allah’ın emrettiği şekilde muhafaza eder, tevazu gösterirse, gurur ve kibir gibi manevi hastalıklara yakalanmaz.  Manevi zehirlere (hastalıklara) karşı panzehir hükmünde olan güzel ahlaka (Kur’an ahlakına) sahip mütevazı (gurur ve kibirin zıddı olan alçak gönüllü) olmamız gerekir. Sevgili Gençler!… Cenab-ı Hak, bu konuda şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen(ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra Suresi, Ayet:37) “İman edip de iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve kibirlenenlere gelince onlara acı bir şekilde azap edilecektir. Onlar, kendileri için

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-91 KAZANÇ HIRSINA KAPILMAYIN!…

Sevgili Gençler!… İslam’ a göre; para kazanma ve zengin olma hırsıyla satılan bir malın ayıbını, kusurunu gizleyerek insanları aldatmak aldatmak haramdır. Alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur ki, haramdır. Mesela, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On bin liralık malı, beş bin liraya satıyor. Ona, “Bu mal, her yerde 4 bin liradır.” diyerek kandırmak haramdır.  İnsanlar, İslam ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne de kandırılan olur.  Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya ucuzlar. Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna mektup yazarak, bu sene şeker kamışının verimli olmadığını, kimse duymadan, çok şeker almasını bildirdi.  Tüccar da, çok şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr etti. Sonra, düşünüp “Şeker kamışlarına afet geldiğini Müslümanlardan saklamakla, onlara hıyanet ettim, bu nasıl Müslümanlıktır?” diye, otuz bin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimselere götürdü. Yaptığı yanlış işi anlattı. Hatasına pişman olup dürüstlük göstermesinden dolayı, hiçbiri verdiği

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-90 Nefsinizin Esiri Olmayın!..

Sevgili Gençler!…  Nefis, kelime olarak “bir şeyin varlığı, kendisi, zatı, hakikati” demektir. Nefis, kötü huyların; ruh da iyi huyların barınağıdır. İkisi de bedene tevdi edilmiştir. Bu tıpkı görme organının göz, işitme organının kulak, koku alma organının burun olup hepsinin de bir bedende bulunması gibidir. İnsanın kötü özellikleri iki kısma ayrılır: Birincisi, kendi iradesiyle işlediği günahlar, yani mekruh ve haram olan şeylerdir.     İkincisi ise, nefsin aşağı ve bayağı huylarıdır. Bunlar; kibir, kin, hased, yalan, huysuzluk, tahammülsüzlük vb. gibi yerilen huylardır. Kibir, “kendini büyük görme, büyüklük taslama, kendini başkalarından üstün görerek insanları aşağılama” anlamlarına gelir. İslam Ahlakına göre kibir, Şeytana, Firavun’a ve aynı inançta olanlara özgü bir özelliktir. Cenab-ı Hak, bu konuda şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen(ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”(İsra Suresi, Ayet:37) “İman edip de iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-89 Allah Yolunda Harcayın!…

Sevgili Gençler!…İslam Dini’nin her emri hikmet ve faydalarla doludur. Sadaka da bunlardan biridir. Samimi ve ihlasa dayalı olarak, ölçülerine uygun bir şekilde verilen sadaka; Yüce Allah katında kabule mazhar olur, vereni İlahi affa erdirir,     Müslümanlar arasında birlik, beraberlik, huzur, sükûnet, maddi ve manevi dayanışmayı, sevgi ve saygıyı kuvvetlendirir.Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:“Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.” (Hadid Suresi, Ayet:18)“Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne ala! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz,  işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” (Bakara Suresi, Ayet:271)Fıtır sadakası; Ramazan-ı Şerifin sonuna yetişen ve asıl ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı mala veya paraya sahip bulunan hür Müslüman için verilmesi vacip bir sadakadır. Buna “fıtra zekâtı”, “ramazan sadakası”, “oruç zekâtı”, “bedenlerin zekâtı” de denir. Ancak, bunlar arasında en meşhur olanı

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-88 Ahirete İmanın Hayatımıza Etkileri!..

Sevgili Gençler!… İman esaslarından biri de “Ahiret Gününe İnanmak”tır. Ahiret inancı, İslam’dan önceki İlahi dinlerin hepsinde de vardı. Çünkü bu konu, insanın duygu, düşünce, vicdan ve davranışları üzerinde en çok etki yapan temel bir inanç ilkesidir ve çok önemlidir. Ahirete iman, aslında Allah’ın varlığına, birliğine, yüce kudretine inanmak, O’nun buyruklarına ve iradesine teslim olmak demektir. Ahirete iman, İlahi adaletin gerçekleşmesi ve “ İnayet-i İlahiyenin” tamamlanması için gereklidir. Bu nedenle Ahirete iman,”Ba’s-ü ba’de’l Mevt”e yani öldükten sonra tekrar dirilmeye ve orada dünyadaki yaşayışımızdan ve davranışlarımızdan hesaba çekilmeye iman etmek, demektir. Ahiret inancını; en akli ve en sağlam nakli delillerle ayrıntılı bir biçimde açıklayan din, MÜSÜMANLIK’tır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde  Cenab-ı Hak, ahiret ve ahiret olayları hakkında geniş bilgiler veriyor. Kıyametin kopması olayı, “Kıyamet” anlamına gelen KARİA suresinde şöyle tasvir ediliyor: “(Dehşetiyle kalplere çarpacak olan) o kıyamet!… Nedir o kıyamet? (Bu konuda sana) ne bildirildi, nedir o kıyamet? O gün insanlar, çırpınıp

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-87 Haram Kazanç Edinmeyin!..

Sevgili Gençler!… Allah, insanı şerefli ve üstün varlık olarak yaratmıştır. Ayı, güneşi, geceyi, gündüzü insanoğlunun emrine vermiş, yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyi insanın istifadesine sunmuştur. Bu sebeple insan, bütün bu yaratıklardan faydalanacaktır. Yeni buluşlarla hayatını daha iyi bir şekilde, huzur ve saadet içinde geçirmeye gayret edecektir. Bu bakımdan insan, önce kendisini yoktan var eden ve sayısız nimetlerle donatan Allah’a inanmak, O’na layık bir kul olmak, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, dünyayı imar etmek, insanlığın ıslahına ve hidayetine vesile olmak için çalışmakla görevlidir. O halde insan, hür irade sahibi ama sorumlu bir varlıktır. Bu demektir ki, yaptıklarından sorumlu olması nedeniyle bir gün Allah’ın huzurunda hesap verecektir. Bu hesap, dünya hayatında değil, ahret hayatının kabirden sonraki safhasında olacaktır. O hesap yerine gidiş olan ölüm, bu açıdan insana, dünyadan sonra daha büyük ve sonsuz bir hayatın kapısı oluyor. Onun için insan, bu dünyadaki hayatını huzurlu ve müreffeh geçirmeye çalıştığı gibi, ahret hayatının

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-86 Açgözlü Olmayın!..

Sevgili Gençler!… Hırs, “Açgözlülük, aşırı tutku, sonu gelmeyen istek” gibi anlamlara gelir. Eğer insan bu duyguya kapılırsa mal, mülk, makam, mevki hırsı kendini sarar. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Kişiden mal hırsının, şeref ve mevkiye düşkünlüğünün dinine yaptığı zarar, iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha büyük olur.” (Kamus-i Türki, C.1,S. 544) Hâlbuki bu duygu insana, iyilik yolunda, hayır için ve hak yolunda kullanmak, İmanda, İslam’da ve hakta sebat etmek için verilmiştir. Özellikle ebedi hayatımızı ilgilendiren konularda hırsa büyük iş düşer. İnsan gevşemeden, ümitsizliğe, karamsarlığa,  bedbinliğe, bıkkınlığa düşmeden yoluna devam eder. Dünyalık şeyler konusunda da hırsı, iyi yolda kullanmak önemlidir. Çünkü bu duygu sayesinde insanlar, pek çok işlere imza atarlar, çok önemli problemleri aşarlar ve zorlukları, sıkıntıları, dar boğazları bu hırsla geçerler ve selamete ererler. Hırs, kötüye alet edilirse, yanlış anlaşılırsa işte o zaman, insanın başına dert olur, hem dünyasını hem de ahiretini tehlikeye düşürebilir… İnsan ibadet konusunda çok

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-85 15 Asırdır Değişmeyen ve Asla Değişmeyecek Olan KUTSAL KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM

İlahi dinlerin sonuncusu İSLAM DİNİ’dir. Tek Allah’ın varlığını kabullenme ve O’na inanma esasına dayanır. “Allah’tan başka İlah olmadığına, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna inanmak” İslam’ın temel inanç kuralıdır. Bu kurala kalp ile bağlanmak, söz ile ifade etmek her müslümanın görevidir. Zira müslüman; İslamı kabul deden, Allah’a, Peygamberine ve Peygamberin haber verdiği İlahi buyruklara yürekten teslim olan kimse demektir. İnsana doğru inanç yolunu göstermek, onu kötülüklerden uzaklaştırarak yararlı yaşayışa yönlendirmek İslamın ana hedefidir. İslam Dini bu hedefe ulaşabilmek için bazı hükümler ortaya koymuştur. Bunlar: İnanç, ibadet ve ahlaki esaslardır. Bu esasların öğrenilmesi ve gerektiği şekilde uygulanması her müminin görevidir. Doğru olanı bilmek, tanımak ve kabullenmek için onu, ana kaynağından öğrenmede büyük yararlar vardır. İşte biz de bu konuda İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’i ve niteliklerini ana hatlarıyla tanıtmaya çalışacağız. Kur’an-ı Kerim, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)e Allah tarafından vahiy yoluyla bildirilen İlahi kelamın adıdır. Kur’ana adını bizatihi Allah

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-84 HER ZERRE ALLAH’IN VARLIĞINI HAYKIRIYOR!… 

İnsanlık tarihi boyunca bütün Peygamberler, ümmetlerine öncelikle Allah  inancını ve O kudretin bir tek olduğunu öğretmişlerdir.  Bütün semavi dinler, tevhid esasına yani Allah’ın bir tek olduğu ilkesine  dayanır.   Bu inancı, en akli delillerle anlatan ve gerçekleştiren din ise İSLAMİYET’tir. İslam’ın öğrettiği esaslara göre; Allah vardır ve tektir. O’nun eşi, ortağı,  örneği, benzeri ve dengi yoktur.   Allah doğmamış ve doğurmamıştır. Sonradan da olmamıştır. Allah’ın  bulunmadığı zaman yoktur. Allah’tan başka ne varsa, hepsi sonradan O’nun  dilemesi ve yaratmasıyla olmuştur.  Allah’ın her şeye gücü yeter. Allah’ın yarattığı her şeyde düşünebilenler için  ibretler ve hikmetler vardır.  Allah öyle yüce bir kuvvet ve kudrettir ki aklımıza gelen, hayalimizden geçen  hiçbir şeye benzemez. Her şeyden yüce, her şeyi ile yaratıcı bir kuvvettir. Biz insanlar, O yüce Kudretin nasıl ve ne şekilde olduğunu bilemeyiz. Beş  duyu organımızın gücü buna yeterli değildir.  Allah bizi, mahiyetini bilmemiz için değil, varlığını ve kudretini  kabullenmemiz, kendisine iman etmemiz için sorumlu tutmuştur.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-83 İNSAN SORUMLULUK BİLİNCİYLE YAŞAMALIDIR

Yaratılmışlar içinde en güzel bir şekilde olanı şüphesiz insandır. İnsan, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre topraktan yaratılmıştır. Ona  canlılığını ruhu verir. Bu ruhu, Yaratan yüklemiş ve insanı onurlandırmıştır.  İnsanın ruhu olmazsa hiçbir işe yaramaz.  Ruhsuz insan, toprak ve su karışımından yapılmış cansız bir heykeldir. Şeklen  insana benzer ama insanın görevlerini yerine getiremez.   Oysa insan, canlıdır. Yürür, gezer, düşünür, konuşur, bazen yerinir, bazen  sevinir… Varlığını devam ettirmek için evlenir, aile oluşturur. Toplum halinde  yaşar, medeniyet kurar.   Kısaca insan, kendini geliştiren, yetiştiren, medeni olma özelliklerine sahip  üstün bir varlıktır. Ona bu özellikleri bahşeden Allah’tır.  Cenab-ı Hak, ilk insan Hz. Adem(a.s)i yarattıktan sonra meleklere, Adem’e  secde etmelerini emretti. Bu olay, insanoğlunun diğer yaratılmışlara olan  üstünlüğünün ifadesidir.  İnsan, maddi varlığı yönünden kainat içinde bir toz zerresi kadar küçüktür  ama mana yönünden “Âlem-i Ekber” olarak nitelendirilmiştir.  Nitekim Hz. Ali (k.v.): “ Sen kendini ufak bir cirim (küçük bir cisim) mi  sanırsın? Sende Âlem-i Ekber toplanmıştır

Devamını Gör »