ONURSAL ÜYEMİZİ KAYBETTİK

İSAK VAKFI onursal üyesi, devlet ve turizm (e) bakanı, ak parti genel başkan başdanışmanı, hukukçu Güldal Akşit hanımefendiyi kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Nezaketin zirve noktasında olan, muhtaçların hamisi, iyi niyet, şefkat ve merhamet örneği, çalışkan, başarılı, hukukçu, siyasetçi ve asil bir insandı. Onursal üyemiz Güldal Akşit hanımefendi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da dualarımızda olacaktır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhu şad ve mekânı cennet olsun. Eşi, yakınları, dostları ve üyelerimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum. PROF. DR. BAYRAM ALTAN

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-71 Düşündüren Mekanlar

Sevgili Gençler!… Türkiye, her yönüyle dünyanın en güzel ülkelerinden biridir. Güney yarımküreyi, kuzey yarımküreye, Asyayı Avrupaya, Akdeniz’i Karadeniz’e bağlayan köprü konumunda şirin bir ülkedir. Üç tarafı denizlerle çevrili muhteşem bir ülkedir. Dört mevsimin doyasıya yaşandığı, bol güneşli havası, birbirinden güzel sahil şeridi, zengin bitki örtüsü, yemyeşil ormanları, fiziki yapısı, tarihi ve kültürel varlıkları, dini ziyaret yerleri ve doğal güzellikleriyle ünlü, insan ruhunu okşayan, huzur ve mutluluğun buram buram teneffüs edilip yaşandığı güzel bir ülkedir. Bu ülke; insanıyla, iklimiyle, doğal güzellikleriyle, 7 bölgesi, 81 ili, 973 ilçesi, 32.065 mahallesi, 18.201 köyü (TÜİK verilerine göre), 8.000 km.lik sahil şeridi, çok sayıda büyük gölleri ve akarsuları, tarihi ve kültürel zenginlikleri, kütüphaneleri, müzeleri, mesire yerleri ve dini ziyaret yerleriyle yeryüzünün cennet köşelerinden biri olan ve her köşesinde ay-yıldızlı bayrağımızın gururla dalgalandığı bizim ülkemizdir. Bu ülke, hemen her yerinde ziyaret edilen türbe ve yatırları, asırlar boyu binlerce ulemanın yetiştiği medreseleri, tasavvuf ehli abid ve zahidlerin

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 70 MANEVİ TERBİYE MEKANLARI TEKKE VE ZAVİYELER

Sevgili Gençler!…  Tekke’nin sözlük anlamı; “Dayanılacak yer”dir. Terim olarak tekke, “Tarikat  mensuplarının oturup kalktıkları ve Allah’ı zikrettikleri yer”dir.  Tekke’nin aslı, “Tekye”dir. Dergâh ve zâviye ile eş anlamdadır.    Genel olarak; Tarikat Piri’nin türbesinin bulunduğu tekkeye “Pir Evi”;  tarikat büyüklerine ait türbelerin olduğu tekkelere “Asitâne; asitânelerin  küçüklerine “Tekke” veya “Dergâh”; tarikat mensuplarının yolculuk sırasında  konaklayıp ibadet yaptıkları yerlere de, “Zaviye” adı verilir.   Zâviye; tekkenin küçüğüdür. Daha ziyade şehir ve kasabaların ücra  semtlerinde bulunur. Zâviye, “küçük oda, hücre” manalarına da gelir.  Zâviyelerin şeyhlerine, “zâviyedâr” denir.   Tekke ve zâviyeler, dünya işlerinden ve zevklerinden el çekip marifet  yoluyla Cenab-ı Hakka yakın olmaya azmeden; bu yolda özel olarak riyâzet,  ibadet ve zikir ile meşgul olan dervişlerin ikâmet etmeleri için inşa edilmiştir.   Tekke ve zâviyeler, genellikle tarikat piri veya tarikat büyüklerinin  türbelerinin yanında yapılmıştır. Tekke’de, zâviyeden farklı olarak harem ve  selamlık bölümleri, kütüphane, derviş hücreleri, çile ve riyazet odaları,  mutfak, yemek odası, misafir odaları, türbe ve mezarlık

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 69 İLİM VE İRFAN KAYNAĞI MEDRESLER

Sevgili Gençler!… Medrese, Arapça bir kelimedir. Medrese’nin sözlük anlamı, “Ders görülen veya ders okutulan yer” dir. Terim olarak medrese, “İslâmî ilimleri tahsil eden öğrencilerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları (öğrenim gördükleri) vakıf odalarının bulunduğu yapı”dır. İslâm’ın ilk yıllarında medreseler yoktu. Eğitim ve öğretim evlerde yapılıyordu. Özellikle Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.) Efendimizin evi, bir ilim ve irfan merkezi, nur ve feyiz kaynağı, şifa ve kurtuluş sığınağı idi. Risâlet ( Peygamberlik) görevine başlamasından sonra yaklaşık dört yıl, kurtuluşu ve insanca yaşamayı Hak yolda görenlere İslâm’ı evinde anlattı. Risâlet görevinin 4. yılında yeni bir dersane açıldı. Abdullah bin Erkam diye bilinen Erkam Bin Ebi’l- Erkam (R.A) ın evi! Hazreti Erkam, İslâm’ın ilk çileli günlerinde hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı. Erkam (R.A) ın ailesi, cahiliyye döneminde fevkâlade izzet ve itibar sahibi idi. Erkam Bin Ebi’l- Erkam, Peygamberimizin durumunu dikkate alarak Müslümanların daha geniş bir yerde toplanıp İslâm’ı öğrenmeleri için evini medreseye çevirdi. Allah’ın Resûlü (S.A.S), özellikle

Devamını Gör »

GENÇLERE SESLENIYORUM-68 Kararan Gönülleri Aydınlatan İlk İlahi Emir

Sevgili Gençler!… Günümüzden 15 asır önceydi. Hak yoldan uzaklaşan, nefsi ve şehevi ihtiralarına esir olan insanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, Allah’ a şirk koşuyor, iman yerine küfrü tek Allah inancı yerine putperestliği tercih ediyorlardı.    Kuvvetli zayıfı eziyor, mallarını gasbediyor, kolundan tutup ‘‘ bu benim kölemdir ’’ diyerek pazarda satıyordu.   Kadına hiç bir hak tanınmıyor, kız çocukları diri diri kızgın kum çöllerinde göğüslerine kadar kazılan kızgın kum çukurlarına gömülüp diri diri ölüme terk ediliyordu.        O gün, huzur, saadet ve mutluluk gibi güzel şeylere rastlamak mümkün değildi.        Hele eşitlik,  kardeşlik duygusu, merhamet, birlik ve beraberlik anlayışı diye hiçbir şey yoktu.   İçki, kumar, vurgunculuk, çapulculuk gibi rezaletler önlenemez bir hale gelmişti.   Savaş ve baskınlarda esir edilen insanlar; diri diri yakılır, işkence ile öldürmekten zevk alınırdı.   Kabe’de 360 tane put dikili durur ve müşrikler tarafından Kabe çırılçıplak tavaf edilirdi. Yalnız Arabistan değil, dünyanın hemen

Devamını Gör »

Vefatının 83. Yılı Münasebetiyle 10 KASIM MESAJIMIZ…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’da başlattığı Milli Mücadeleye öncülük etmiş, eli silah tutan vatan evlatlarını (Türk askerlerini) sevk ve idare etmiş, vatan topraklarımızı düşman işgalinden korumak ve kurtarmak için çok sıkıntılar çekmiş, azminden ve iradesinden ödün vermeden silah arkadaşlarıyla birlikte mücadele etmiş örnek bir kahraman ve büyük bir komutandır. ATATÜRK, öncülük ettiği Milli Mücadele Hareketi ile Müslüman-Türk Milletinin hangi durum ve şerait altında olursa olsun asla düşmana esir olmayacağını, Ecdadının kanlarıyla sulayıp emanet ettiği bu kutsal vatan topraklarını kesinlikle düşmana teslim etmeyeceğini, minarelerden yükselen ezan seslerini dindirmeyeceğini, bağımsızlığın nişanesi olarak nazlı nazlı dalgalanan bayrağımızı gönderden asla indirmeyeceğini topyekün millet seferberliğiyle bütün dünyaya duyurmuş ve uygulamalarıyla da bunu ispatlamıştır. İstiklal Mücadelesinde Anadolu topraklarını işgal eden düşman ülkeler, Cumhuriyetimizin 100. Yılına yaklaştığımız günümüzde de işgal planlarını daha tehlikeli ve sinsi oyunlarla, yerli işbirlikçileri ve ajanlarıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Biz Müslüman-Türk Milleti olarak; Milli Mücadele günlerinde olduğu

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-67 İslam’ın İlk Üniversitesi Ve MUS’AB BİN UMEYR (R.A) (3)

Sevgili Gençler!… Mus’ab Bin Ümeyr ‘in hayatı böyle devam edip giderken Uhud Muharebesi çıktı ve Mus’ab yine Resulullah’ın sancağını alarak cihat meydanına koştu. Allah ve Resulü’nün emrettiği yerde İslam sancağını dalgalandırmaya başladı.    Uhud Muharebesinde Müslümanların mevzilendikleri yerden çıkıp ganimet malları toplamaları, Resulullah’ın talimatına uymamaları, savaş meydanından kaçan müşrikleri( düşmanı) yenilen alana dönmeye mecbur etti.     Allah Resulü’nün talimatına uymayan Müslümanlar derin yaralar aldılar.    İslam Sancağını taşıyan Mus’ab bin Ümeyr’in durumu ise çok üzücüydü.    Çünkü O, Resulullah’ın talimatına uymayan Müslümanlar gibi ganimet peşinde koşmamış, İslam sancağına sımsıkı sarılmıştı.     İmanın verdiği bir olgunluk içinde Resulullah’ın yanından ayrılmıyor, İslam sancağını da elinden hiç düşürmüyordu.     Ancak müşriklerin yeniden savaş meydanına dönmeleri, savaşın bittiğini zannederek ganimet peşinde koşan Müslümanlara büyük zarar verdi.     Kureyş kafirlerinden olan İbn-i Kamia, atını, İslam sancağını dalgalandıran Mus’ab Bin Ümeyr’in üzerine sürdü. Bir kılıç darbesiyle onun sancağı tutan sağ elini kopardı. Mus’ab, sancağı yere düşürmemek için sol eline aldı.  

Devamını Gör »

BÜLENT ARINÇ, PROF. DR. BAYRAM ALTAN’I ZİYARET ETTİ

22. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare Kurulu (E) Üyesi, Başbakan (E) Yardımcısı, Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi Bülent Arınç, İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği(İSAB) Genel Başkanı, İSAK VAKFI Mütevelli Heyeti Başkanı, Başbakan (E.) Danışmanı Prof. Dr. Bayram Altan’ı Ankara’daki çalışma ofisinde ziyaret etti. SAK VAKFI adına açılan ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarı Fakültesi ile Sertifika Programı düzenleyen İslam Ülkeleri Akademisyenler (İSAK) VAKFI  “TÜRK-İSLAM SANATLARI MERKEZİ”ni gezdi.    Vakıf Sanat Atölyesinde İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim ve Uygulama Merkezi Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölyesi Başkanı, Tezhib Sanatının önde gelen isimlerinden Jale YAVUZ Hocanın yetiştirdiği Kübra BEŞİR Hoca  ile tanıştı.    Kübra Hoca tarafından haftanın bazı günlerinde yurtiçinden bizzat gelen ve  Almanya, Fransa, Hollanda, Hindistan, İran, Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Mısır, Dubai, Katar, ABD, Kanada,  Fas, Cezair ve Tunus’tan internet üzerinden canlı olarak katılan kursiyerlere öğrettiği TEZHİB SANATI eserlerini inceledi ve çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-66 İslam’ın İlk Üniversitesi ve MUS’AB BİN UMEYR(R.A) (2)

Mus’ab bin Umeyr,  aradığı evin kapısı önünde durup kapıyı hafifçe çaldı. Kapı açılınca içeri girdi ve selam verip bir yana oturdu. Mus’ab’ ın göz alıcı güzelliğini ve özellikle nadide elbisesini ve güzel görünüşünü seyreden cemaatin içinde şu arzu canlandı:“ Allah şu gösterişli ve zengin gence hidayet ihsan etse de Müslümanların arasına katılsa, kendileri gibi İslamiyet’ in sonsuz nimetlerinden istifade etse ve Allah ile Resulü olan Muhammed(S.A.S)’ e inanmak saadetine mazhar olsa da İslam cemaatinin yüzü gülse ve kafirler kendi düşmanlıklarıyla kahrolsa…”Cemaatin içinde bir şimşek gibi parlayan bu arzu kuvvetlendikçe Mus’ab’ a sevgi ve samimiyetle bakan gözlerden yenilmez bir arzu şeklini aldı.Bu genç, kendisine ümitle bakan gözlerin, ne demek istediklerini gayet rahat anlamış ve o bakışların etkisinden kendini kurtaramamıştı. Fakat susmayı tercih etmiş, herhangi bir harekette bulunmaktan çekinmişti.Bu arada Peygamberimiz(S.A.S) Efendimiz’ iz sesi yükseldi. O’nun vaaz, irşad ve Kur’ an tilavetini dinlemek isteyen cemaatin gözleri ve yürekleri yön değiştirerek Resulullah(S.A.S)’ in

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-65 İslam’ın İlk Üniversitesi ve MUS’AB BİN UMEYR(R.A) (1)

Sevgili Gençler!.. İnşasına bizzat Peygamber (S.A.S) Efendimizin katıldığı, “Mescid-i Nebi’ nin yapılış tarzında yeni bir dönemin başladığına işaret vardır. Dikdörtgen şeklinde kerpiçten yapılan ve üzeri hurma dallarıyla örtülen Medine’deki bu ilk mescidin yanına bir SUFFE, bir de Resulullah’ın ailesi için birkaç küçük oda ilave edilmiştir. Mescidin bitişiğindeki Suffe’de kalanlar, yalnız ilim tahsil ederlerdi. Öğretmenliğini bizzat Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin yaptığı bu medresede ilk olarak 40 sahabinin (Ashab-ı Suffenin) ilim tahsil etttiği ve zamanla bu sayının 400’ü bulduğu rivayet edilmiştir. Cehalet karanlığının ilim aydınlığıyla sıyrılmaya başladığı bir zamanda kurulan bu ilim yuvası, sıradan bir medrese değil, ileride bütün dünyaya ışık tutacak olan bir İslam Üniversitesi idi. Bu mütevazı ve nurlu üniversitenin Rektörlük ve Öğretim Üyeliğini bizzat Allah’ın Resulü yapıyordu. Müslüman olduktan sonra dünyanın gelip geçici zenginliğini, şan ve şöhretini elinin tersiyle bir kenara itip ebedi hayata talip olan genç sahabilerden Mus’ab b. Umeyr(R.A), de bu medresede yetişmiştir. Mekke’ nin en güzel ve

Devamını Gör »

Hoş Geldin Ey Sevgili Peygamberim!…

Bundan 1450 sene önce Rebiülevvel ayının 12. Gecesi (pazarı pazartesiye bağlayan gece) tan yeri ağarmaya başlarken Cenab-ı Hakkın:“Ey Peygamber, biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir korkutucu ve Allah’a O’nun emri (ve tesiri) ile bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” buyurduğu Sevgili Peygamberimiz  bu dünyayı şereflendirdiler.Hoş geldin ya Resulallah!…Hoş geldin ya Habiballah!…Hoş geldin ya Hayru’l Alemin!…Hoş geldin ya Rahmeten Li’l Alemin!…Hoş geldin ya Hatemü’l-Enbiya!….Hoş geldin ya Seyyide’l Evveline ve’l Ahirin!…Peygamberimizin dünyaya teşrifleri diğer peygamberlerinki gibi olmamış dünya çapında bazı harikulade durumlar meydana gelmiştir: Asırlardan beri yanmakta olan Mecusilerin tapınağındaki ateş sönmüş… 1-Sava Gölünün suyu çekilmiş… 2-Kisra’nın sarayında 14 sütun yıkılmış…. 3-Kabede bulunan 360  put yüz üstü yere düşmüş… 4-Herkeste bir şaşkınlık ve  her tarafta bir başkalık görülmüştür.Şu bir gerçektir ki; Yıkılan Kisraların sarayı değil, Sava  Gölü değil, bütün İran’ın saltanat ve ihtişamı, Bizans’ın satveti ve Çin’in azameti idi.Sönen ateş Mecusilerin ateşlerinde parlayan alevler değil, bütün dünyadaki küfür ve ilhad ateşi

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-64 KUL HAKKINA DİKKAT EDİN!…

Sevgili Gençler, Dinimiz, hukuk kavramına büyük değer vermiş, hakların kaybolmaması için de gerekli  kuralları koymuştur. Bu sebeple hak mefhumu Müslümanlıkta önemli bir yer işgal eder.  Bunlardan üzerinde en çok durulanı da “kul hakkı” dediğimiz insanların kendi aralarında olan haklardır.  O halde, her Müslüman kendi hakkının sınırını bilmeli ve diğerlerinin hukukuna saygılı davranmalıdır.  Yani kendi haklarını başka insanların tespit edilmiş hukukunun sınırında bittiği şuuru içinde olmalıdır. Bu kural vazgeçilmesi mümkün olmayan karşılıklı esas bir prensiptir.  Nitekim Hz. Peygamber meşhur veda hutbesinde “Ey insanlar; mallarınız, kanlarınız, ırzlarınız, şeref, haysiyet ve namuslarınız her türlü tecavüzden masundur.” (Riyazus Salihin, 1/262) buyurup konunun önemine dikkat çekmiştir. Peygamberimizin açıklamalarına özenle baktığımızda bu hakların maddi ve manevi haklar olarak iki bölümde mütalaa edildiğini görürüz.  Biri mal ve eşya olarak başkalarına ait hiçbir şeyi sahibinin rızası dışında almamak ki bu maddi hakları meydana getirir  Diğeri ise hiç kimsenin haysiyet, şeref ve ırzına dil uzatmamak ve hayat hakkına saygı göstermektir ki

Devamını Gör »

ONURSAL ÜYEMİZİ KAYBETTİK

İSAK VAKFI onursal üyesi, devlet ve turizm (e) bakanı, ak parti genel başkan başdanışmanı, hukukçu Güldal Akşit hanımefendiyi kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Nezaketin zirve noktasında olan, muhtaçların hamisi, iyi niyet, şefkat ve merhamet örneği, çalışkan, başarılı, hukukçu, siyasetçi ve asil bir insandı. Onursal üyemiz Güldal Akşit hanımefendi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da dualarımızda olacaktır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhu şad ve mekânı cennet olsun. Eşi, yakınları, dostları ve üyelerimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum. PROF. DR. BAYRAM ALTAN

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-71 Düşündüren Mekanlar

Sevgili Gençler!… Türkiye, her yönüyle dünyanın en güzel ülkelerinden biridir. Güney yarımküreyi, kuzey yarımküreye, Asyayı Avrupaya, Akdeniz’i Karadeniz’e bağlayan köprü konumunda şirin bir ülkedir. Üç tarafı denizlerle çevrili muhteşem bir ülkedir. Dört mevsimin doyasıya yaşandığı, bol güneşli havası, birbirinden güzel sahil şeridi, zengin bitki örtüsü, yemyeşil ormanları, fiziki yapısı, tarihi ve kültürel varlıkları, dini ziyaret yerleri ve doğal güzellikleriyle ünlü, insan ruhunu okşayan, huzur ve mutluluğun buram buram teneffüs edilip yaşandığı güzel bir ülkedir. Bu ülke; insanıyla, iklimiyle, doğal güzellikleriyle, 7 bölgesi, 81 ili, 973 ilçesi, 32.065 mahallesi, 18.201 köyü (TÜİK verilerine göre), 8.000 km.lik sahil şeridi, çok sayıda büyük gölleri ve akarsuları, tarihi ve kültürel zenginlikleri, kütüphaneleri, müzeleri, mesire yerleri ve dini ziyaret yerleriyle yeryüzünün cennet köşelerinden biri olan ve her köşesinde ay-yıldızlı bayrağımızın gururla dalgalandığı bizim ülkemizdir. Bu ülke, hemen her yerinde ziyaret edilen türbe ve yatırları, asırlar boyu binlerce ulemanın yetiştiği medreseleri, tasavvuf ehli abid ve zahidlerin

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 70 MANEVİ TERBİYE MEKANLARI TEKKE VE ZAVİYELER

Sevgili Gençler!…  Tekke’nin sözlük anlamı; “Dayanılacak yer”dir. Terim olarak tekke, “Tarikat  mensuplarının oturup kalktıkları ve Allah’ı zikrettikleri yer”dir.  Tekke’nin aslı, “Tekye”dir. Dergâh ve zâviye ile eş anlamdadır.    Genel olarak; Tarikat Piri’nin türbesinin bulunduğu tekkeye “Pir Evi”;  tarikat büyüklerine ait türbelerin olduğu tekkelere “Asitâne; asitânelerin  küçüklerine “Tekke” veya “Dergâh”; tarikat mensuplarının yolculuk sırasında  konaklayıp ibadet yaptıkları yerlere de, “Zaviye” adı verilir.   Zâviye; tekkenin küçüğüdür. Daha ziyade şehir ve kasabaların ücra  semtlerinde bulunur. Zâviye, “küçük oda, hücre” manalarına da gelir.  Zâviyelerin şeyhlerine, “zâviyedâr” denir.   Tekke ve zâviyeler, dünya işlerinden ve zevklerinden el çekip marifet  yoluyla Cenab-ı Hakka yakın olmaya azmeden; bu yolda özel olarak riyâzet,  ibadet ve zikir ile meşgul olan dervişlerin ikâmet etmeleri için inşa edilmiştir.   Tekke ve zâviyeler, genellikle tarikat piri veya tarikat büyüklerinin  türbelerinin yanında yapılmıştır. Tekke’de, zâviyeden farklı olarak harem ve  selamlık bölümleri, kütüphane, derviş hücreleri, çile ve riyazet odaları,  mutfak, yemek odası, misafir odaları, türbe ve mezarlık

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 69 İLİM VE İRFAN KAYNAĞI MEDRESLER

Sevgili Gençler!… Medrese, Arapça bir kelimedir. Medrese’nin sözlük anlamı, “Ders görülen veya ders okutulan yer” dir. Terim olarak medrese, “İslâmî ilimleri tahsil eden öğrencilerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları (öğrenim gördükleri) vakıf odalarının bulunduğu yapı”dır. İslâm’ın ilk yıllarında medreseler yoktu. Eğitim ve öğretim evlerde yapılıyordu. Özellikle Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.) Efendimizin evi, bir ilim ve irfan merkezi, nur ve feyiz kaynağı, şifa ve kurtuluş sığınağı idi. Risâlet ( Peygamberlik) görevine başlamasından sonra yaklaşık dört yıl, kurtuluşu ve insanca yaşamayı Hak yolda görenlere İslâm’ı evinde anlattı. Risâlet görevinin 4. yılında yeni bir dersane açıldı. Abdullah bin Erkam diye bilinen Erkam Bin Ebi’l- Erkam (R.A) ın evi! Hazreti Erkam, İslâm’ın ilk çileli günlerinde hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı. Erkam (R.A) ın ailesi, cahiliyye döneminde fevkâlade izzet ve itibar sahibi idi. Erkam Bin Ebi’l- Erkam, Peygamberimizin durumunu dikkate alarak Müslümanların daha geniş bir yerde toplanıp İslâm’ı öğrenmeleri için evini medreseye çevirdi. Allah’ın Resûlü (S.A.S), özellikle

Devamını Gör »

GENÇLERE SESLENIYORUM-68 Kararan Gönülleri Aydınlatan İlk İlahi Emir

Sevgili Gençler!… Günümüzden 15 asır önceydi. Hak yoldan uzaklaşan, nefsi ve şehevi ihtiralarına esir olan insanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, Allah’ a şirk koşuyor, iman yerine küfrü tek Allah inancı yerine putperestliği tercih ediyorlardı.    Kuvvetli zayıfı eziyor, mallarını gasbediyor, kolundan tutup ‘‘ bu benim kölemdir ’’ diyerek pazarda satıyordu.   Kadına hiç bir hak tanınmıyor, kız çocukları diri diri kızgın kum çöllerinde göğüslerine kadar kazılan kızgın kum çukurlarına gömülüp diri diri ölüme terk ediliyordu.        O gün, huzur, saadet ve mutluluk gibi güzel şeylere rastlamak mümkün değildi.        Hele eşitlik,  kardeşlik duygusu, merhamet, birlik ve beraberlik anlayışı diye hiçbir şey yoktu.   İçki, kumar, vurgunculuk, çapulculuk gibi rezaletler önlenemez bir hale gelmişti.   Savaş ve baskınlarda esir edilen insanlar; diri diri yakılır, işkence ile öldürmekten zevk alınırdı.   Kabe’de 360 tane put dikili durur ve müşrikler tarafından Kabe çırılçıplak tavaf edilirdi. Yalnız Arabistan değil, dünyanın hemen

Devamını Gör »

Vefatının 83. Yılı Münasebetiyle 10 KASIM MESAJIMIZ…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’da başlattığı Milli Mücadeleye öncülük etmiş, eli silah tutan vatan evlatlarını (Türk askerlerini) sevk ve idare etmiş, vatan topraklarımızı düşman işgalinden korumak ve kurtarmak için çok sıkıntılar çekmiş, azminden ve iradesinden ödün vermeden silah arkadaşlarıyla birlikte mücadele etmiş örnek bir kahraman ve büyük bir komutandır. ATATÜRK, öncülük ettiği Milli Mücadele Hareketi ile Müslüman-Türk Milletinin hangi durum ve şerait altında olursa olsun asla düşmana esir olmayacağını, Ecdadının kanlarıyla sulayıp emanet ettiği bu kutsal vatan topraklarını kesinlikle düşmana teslim etmeyeceğini, minarelerden yükselen ezan seslerini dindirmeyeceğini, bağımsızlığın nişanesi olarak nazlı nazlı dalgalanan bayrağımızı gönderden asla indirmeyeceğini topyekün millet seferberliğiyle bütün dünyaya duyurmuş ve uygulamalarıyla da bunu ispatlamıştır. İstiklal Mücadelesinde Anadolu topraklarını işgal eden düşman ülkeler, Cumhuriyetimizin 100. Yılına yaklaştığımız günümüzde de işgal planlarını daha tehlikeli ve sinsi oyunlarla, yerli işbirlikçileri ve ajanlarıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Biz Müslüman-Türk Milleti olarak; Milli Mücadele günlerinde olduğu

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-67 İslam’ın İlk Üniversitesi Ve MUS’AB BİN UMEYR (R.A) (3)

Sevgili Gençler!… Mus’ab Bin Ümeyr ‘in hayatı böyle devam edip giderken Uhud Muharebesi çıktı ve Mus’ab yine Resulullah’ın sancağını alarak cihat meydanına koştu. Allah ve Resulü’nün emrettiği yerde İslam sancağını dalgalandırmaya başladı.    Uhud Muharebesinde Müslümanların mevzilendikleri yerden çıkıp ganimet malları toplamaları, Resulullah’ın talimatına uymamaları, savaş meydanından kaçan müşrikleri( düşmanı) yenilen alana dönmeye mecbur etti.     Allah Resulü’nün talimatına uymayan Müslümanlar derin yaralar aldılar.    İslam Sancağını taşıyan Mus’ab bin Ümeyr’in durumu ise çok üzücüydü.    Çünkü O, Resulullah’ın talimatına uymayan Müslümanlar gibi ganimet peşinde koşmamış, İslam sancağına sımsıkı sarılmıştı.     İmanın verdiği bir olgunluk içinde Resulullah’ın yanından ayrılmıyor, İslam sancağını da elinden hiç düşürmüyordu.     Ancak müşriklerin yeniden savaş meydanına dönmeleri, savaşın bittiğini zannederek ganimet peşinde koşan Müslümanlara büyük zarar verdi.     Kureyş kafirlerinden olan İbn-i Kamia, atını, İslam sancağını dalgalandıran Mus’ab Bin Ümeyr’in üzerine sürdü. Bir kılıç darbesiyle onun sancağı tutan sağ elini kopardı. Mus’ab, sancağı yere düşürmemek için sol eline aldı.  

Devamını Gör »

BÜLENT ARINÇ, PROF. DR. BAYRAM ALTAN’I ZİYARET ETTİ

22. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare Kurulu (E) Üyesi, Başbakan (E) Yardımcısı, Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi Bülent Arınç, İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği(İSAB) Genel Başkanı, İSAK VAKFI Mütevelli Heyeti Başkanı, Başbakan (E.) Danışmanı Prof. Dr. Bayram Altan’ı Ankara’daki çalışma ofisinde ziyaret etti. SAK VAKFI adına açılan ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarı Fakültesi ile Sertifika Programı düzenleyen İslam Ülkeleri Akademisyenler (İSAK) VAKFI  “TÜRK-İSLAM SANATLARI MERKEZİ”ni gezdi.    Vakıf Sanat Atölyesinde İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim ve Uygulama Merkezi Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölyesi Başkanı, Tezhib Sanatının önde gelen isimlerinden Jale YAVUZ Hocanın yetiştirdiği Kübra BEŞİR Hoca  ile tanıştı.    Kübra Hoca tarafından haftanın bazı günlerinde yurtiçinden bizzat gelen ve  Almanya, Fransa, Hollanda, Hindistan, İran, Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Mısır, Dubai, Katar, ABD, Kanada,  Fas, Cezair ve Tunus’tan internet üzerinden canlı olarak katılan kursiyerlere öğrettiği TEZHİB SANATI eserlerini inceledi ve çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-66 İslam’ın İlk Üniversitesi ve MUS’AB BİN UMEYR(R.A) (2)

Mus’ab bin Umeyr,  aradığı evin kapısı önünde durup kapıyı hafifçe çaldı. Kapı açılınca içeri girdi ve selam verip bir yana oturdu. Mus’ab’ ın göz alıcı güzelliğini ve özellikle nadide elbisesini ve güzel görünüşünü seyreden cemaatin içinde şu arzu canlandı:“ Allah şu gösterişli ve zengin gence hidayet ihsan etse de Müslümanların arasına katılsa, kendileri gibi İslamiyet’ in sonsuz nimetlerinden istifade etse ve Allah ile Resulü olan Muhammed(S.A.S)’ e inanmak saadetine mazhar olsa da İslam cemaatinin yüzü gülse ve kafirler kendi düşmanlıklarıyla kahrolsa…”Cemaatin içinde bir şimşek gibi parlayan bu arzu kuvvetlendikçe Mus’ab’ a sevgi ve samimiyetle bakan gözlerden yenilmez bir arzu şeklini aldı.Bu genç, kendisine ümitle bakan gözlerin, ne demek istediklerini gayet rahat anlamış ve o bakışların etkisinden kendini kurtaramamıştı. Fakat susmayı tercih etmiş, herhangi bir harekette bulunmaktan çekinmişti.Bu arada Peygamberimiz(S.A.S) Efendimiz’ iz sesi yükseldi. O’nun vaaz, irşad ve Kur’ an tilavetini dinlemek isteyen cemaatin gözleri ve yürekleri yön değiştirerek Resulullah(S.A.S)’ in

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-65 İslam’ın İlk Üniversitesi ve MUS’AB BİN UMEYR(R.A) (1)

Sevgili Gençler!.. İnşasına bizzat Peygamber (S.A.S) Efendimizin katıldığı, “Mescid-i Nebi’ nin yapılış tarzında yeni bir dönemin başladığına işaret vardır. Dikdörtgen şeklinde kerpiçten yapılan ve üzeri hurma dallarıyla örtülen Medine’deki bu ilk mescidin yanına bir SUFFE, bir de Resulullah’ın ailesi için birkaç küçük oda ilave edilmiştir. Mescidin bitişiğindeki Suffe’de kalanlar, yalnız ilim tahsil ederlerdi. Öğretmenliğini bizzat Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin yaptığı bu medresede ilk olarak 40 sahabinin (Ashab-ı Suffenin) ilim tahsil etttiği ve zamanla bu sayının 400’ü bulduğu rivayet edilmiştir. Cehalet karanlığının ilim aydınlığıyla sıyrılmaya başladığı bir zamanda kurulan bu ilim yuvası, sıradan bir medrese değil, ileride bütün dünyaya ışık tutacak olan bir İslam Üniversitesi idi. Bu mütevazı ve nurlu üniversitenin Rektörlük ve Öğretim Üyeliğini bizzat Allah’ın Resulü yapıyordu. Müslüman olduktan sonra dünyanın gelip geçici zenginliğini, şan ve şöhretini elinin tersiyle bir kenara itip ebedi hayata talip olan genç sahabilerden Mus’ab b. Umeyr(R.A), de bu medresede yetişmiştir. Mekke’ nin en güzel ve

Devamını Gör »

Hoş Geldin Ey Sevgili Peygamberim!…

Bundan 1450 sene önce Rebiülevvel ayının 12. Gecesi (pazarı pazartesiye bağlayan gece) tan yeri ağarmaya başlarken Cenab-ı Hakkın:“Ey Peygamber, biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir korkutucu ve Allah’a O’nun emri (ve tesiri) ile bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” buyurduğu Sevgili Peygamberimiz  bu dünyayı şereflendirdiler.Hoş geldin ya Resulallah!…Hoş geldin ya Habiballah!…Hoş geldin ya Hayru’l Alemin!…Hoş geldin ya Rahmeten Li’l Alemin!…Hoş geldin ya Hatemü’l-Enbiya!….Hoş geldin ya Seyyide’l Evveline ve’l Ahirin!…Peygamberimizin dünyaya teşrifleri diğer peygamberlerinki gibi olmamış dünya çapında bazı harikulade durumlar meydana gelmiştir: Asırlardan beri yanmakta olan Mecusilerin tapınağındaki ateş sönmüş… 1-Sava Gölünün suyu çekilmiş… 2-Kisra’nın sarayında 14 sütun yıkılmış…. 3-Kabede bulunan 360  put yüz üstü yere düşmüş… 4-Herkeste bir şaşkınlık ve  her tarafta bir başkalık görülmüştür.Şu bir gerçektir ki; Yıkılan Kisraların sarayı değil, Sava  Gölü değil, bütün İran’ın saltanat ve ihtişamı, Bizans’ın satveti ve Çin’in azameti idi.Sönen ateş Mecusilerin ateşlerinde parlayan alevler değil, bütün dünyadaki küfür ve ilhad ateşi

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-64 KUL HAKKINA DİKKAT EDİN!…

Sevgili Gençler, Dinimiz, hukuk kavramına büyük değer vermiş, hakların kaybolmaması için de gerekli  kuralları koymuştur. Bu sebeple hak mefhumu Müslümanlıkta önemli bir yer işgal eder.  Bunlardan üzerinde en çok durulanı da “kul hakkı” dediğimiz insanların kendi aralarında olan haklardır.  O halde, her Müslüman kendi hakkının sınırını bilmeli ve diğerlerinin hukukuna saygılı davranmalıdır.  Yani kendi haklarını başka insanların tespit edilmiş hukukunun sınırında bittiği şuuru içinde olmalıdır. Bu kural vazgeçilmesi mümkün olmayan karşılıklı esas bir prensiptir.  Nitekim Hz. Peygamber meşhur veda hutbesinde “Ey insanlar; mallarınız, kanlarınız, ırzlarınız, şeref, haysiyet ve namuslarınız her türlü tecavüzden masundur.” (Riyazus Salihin, 1/262) buyurup konunun önemine dikkat çekmiştir. Peygamberimizin açıklamalarına özenle baktığımızda bu hakların maddi ve manevi haklar olarak iki bölümde mütalaa edildiğini görürüz.  Biri mal ve eşya olarak başkalarına ait hiçbir şeyi sahibinin rızası dışında almamak ki bu maddi hakları meydana getirir  Diğeri ise hiç kimsenin haysiyet, şeref ve ırzına dil uzatmamak ve hayat hakkına saygı göstermektir ki

Devamını Gör »