15 TEMMUZ MESAJI

Müminin mümine en güzel duası: ALLAH RAZI OLSUN demesidir.15 Temmuz Darbe Girişiminde vatan uğruna hayatlarını feda eden şehitlerimiz, gazilerimiz ve günlerce nöbet tutan kardeşlerimiz için ALLAH RAZI OLSUN diyorum.ABD kuklası hainlerin ihanetini unutmadık, unutmayacağız!…

Devamını Gör »

Prof. Dr. Bayram Altan’dan Taziye Mesajı

İSAB ve İSAK Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram ALTAN twitter hesabından Kahramanmaraş ve çevre ilerde  meydana gelen 7.7 ve 7.5 şiddetindeki depremden ötürü hayatını kaybedenler ve yaralılar için taziye mesajında bulundu. ACIMIZ BÜYÜK! Pazarcık’ta meydana gelen ve 10 ilimizde büyük hasara ve çok sayıda can kaybına neden olan depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan Rahmet, Yaralılara Acil Şifalar Diliyoruz. Devletimiz Bütün Gücüyle Enkaz Altındakileri Kurtarmaya ve Yaraları Sarmaya Çalışıyor.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-103 KURTULUŞ İNKARDA DEĞİL, İSLAMDADIR!…

Sevgili Gençler!… İnkâr, imanın zıddıdır. “Tanımama, kabul ve tasdik etmeme, inanmama, reddetme” anlamlarına gelir. Daha geniş anlamıyla inkâr,” Allah’ın varlığına inanmayı reddetmek, kendisini yaratmış olan Yüce Varlığa karşı gelmek” demektir. İslam, insanlığa eşi bulunmayan üstün bir nizam sunmuştur. İnsanı sonsuz mutluluğa ulaştıracak, onun dert ve ızdıraplarını dindirecek, bütün problemlerini çözecek tek kurtuluş yolu, İslamdır, Kur’anın hükümleridir. Bu nedenle, İslamı kabul etme şerefine ermeyen, Kur’anın hükümlerini inkâr eden inançsız, inkârcı bir kalp; inanç, ibadet, ahlak, fazilet, hak, adalet, irfan, vicdan, şeref, saadet, iyilik ve güzellik namına ne varsa hepsinden mahrumdur. Bir kalp için, dünyanın en perişan ve en utanç verici hali de budur. Dünya hayatında sayısız nimetler içinde adeta yüzerken, nimetlerin sahibine şükretmeyen,  nankörlük eden, tevhid inancını inkâr eden nasipsiz, taş kalpli, ateist insandan insanlığın yararına, güzel ve faydalı şeyler beklenemez. Allah ve Resulünün aşkı ile dolmayan kalpten hayır gelmez. Allah’tan korkmayan kalp; kötülüğün, çirkinliğin, acımasızlığın, ahlaksızlığın kaynağıdır. Küfür; Allah’a karşı,

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-102 CEHENNEM MAHKÛMLARI OLMAYIN!…

Sevgili Gençler!… Kur’an-ı Kerim karşısında inanç bakımından üç gruba ayrılan insanlardan bir grubu da “İnkârcılar”dır. İnkârcı, “Hakkı kabul etmeyen, Allah’ı inkâr eden, dinsiz,” iman esaslarını kabul etmeyen veya bazılarını kabul edip bazılarını, ya da birini inkâr eden kimse”dir. Cehennem mahkûmları, inançsızdırlar. Maneviyata inanmazlar. İmani esasları inkâr ederler. Gelecek hayatı kabul etmezler. Allah ve Peygamber tanımazlar. Manevi değerlere saygı göstermezler. Mü’minlerin olduğu yerde duramaz ve inanan insanların yanında barınamazlar. Onlar; küfrü, karanlığı, zulmeti, kötülüğü ve çirkin olan şeyleri tercih ederler. Temizlikten, güzellikten hoşlanmazlar.  İyilikten anlamazlar. Kendilerine iyiliği, hakkı ve hakikati tebliğ edenleri sevmezler ve onlara her fırsatta düşmanlık ederler. Küfür ve zulüm karanlıkları içinde bocalar ve manevi hastalıkların verdiği sancılar içinde kıvranıp dururlar. İnkâcılar, nasipsiz insanlardır. Kalpleri katı, gözleri dönmüş, kulakları paslanmış kişilerdir. Tarih boyunca bazı azgın inkârcılar, Peygamberlerin Hak davetlerini duydukları, onların Hak mucizelerini bir bir gördükleri, onların diriltici seslerini dinledikleri halde iman etmemişlerdir. Hidayet nasip olmamıştır onlara. İnkârcıların yüzleri

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-101 GÖSTERİŞ YAPMAYIN!…

Gösteriş, “başkalarını aldatmak,  şaşırtmak,  korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak” tır. Bu inançtaki insanlar, çevreleri için giyinir, konuşur, ev döşer, meslek seçer veya kitap okurlar. Tüm yaptıklarında en büyük hedefleri, insanların takdirini toplayabilmektir.  Örneğin kitapçıya gidip bir kitap seçerken en merak ettikleri konuya değil, en çok satan kitaba bakarlar. Hangi kitabı okuduklarında daha “havalı” ve günün modasına daha uygun olacağını düşünürler. Çünkü burada kitap okumanın amacı görgü, bilgi veya kişiliğini geliştirmek değil, çevresine karşı anlatacak bir şeyler bulabilmektir. Birçok insan çocuğunu yetiştirirken onun sabırlı, hoşgörülü, imanlı, merhametli veya cömert bir insan olması için uğraşmaktan ziyade, yanlış da olsa çevresi tarafından makbul görülen özelliklere sahip olması için gayret eder. Örneğin en prestijli okula yerleştirebilmek için uğraşırlar, yeteneği olmadığı halde piyano dersi aldırırlar, sırf arkadaşlarına gösteriş yapabilmek için kendilerine anne yerine “mami”  vs. gibi Türkçede kullanılmayan ifadelerle hitap etmesini isterler,  kibirli bir çocuk olarak yetiştirmenin makbul görüleceğine inanırlar. Çünkü inanmayanlar için

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-100 REENKARNASYON SAFSATASINA İNANMAYIN!

Reenkarnasyon;  “kişinin öldükten sonra ruhunun hayvan veya bitki de dâhil insan veya insan dışı varlıklara geçmesi” anlamına gelir. Yine bu görüşü savunanlar tarafından reenkarnasyon şöyle tanımlanır: “Tekâmül etmekte olan her varlık, madde içinde deneyim ve görgüsünü artırmak için çeşitli bedenler ve kimlikler içinde, sayısız kereler maddesel âlemlerde doğarlar. Tekrar tekrar doğma, tam ilâhî bir yasadır.” Dilimizde bu kelimenin karşılığı olarak “yeniden doğuş, tekrar doğuş” terimleri kullanılmaktadır. Tenâsüh ise: Ruhun bir bedenden ayrıldıktan sonra, başka bir bedene geçmesidir. Batılı araştırmacılar tarafından hazırlanan sözlüklerde, bu anlayışın Hind ve Budizm kökenli olup, İslâm’da bulunmadığının belirtilmesi de doğru bir tespittir. Her ne kadar bu iki kavramın tanımları farklılık gösteriyor gibi görünüyorsa da, birinin batı, diğerinin doğu literatüründen kaynaklandığı ve oldukça benzer oldukları anlaşılmaktadır. Reenkarnasyon denilince, hemen akla çıkış yeri ve kaynağı olduğu iddia edilen Hinduizm ve Budizm gelmektedir. Bilindiği gibi Hinduizm’in temel inançlarından birisi, karma doktrinidir. Hinduizm’e göre insan sonu olmayan bir tenasüh zinciri

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-99 BAŞKALARI HAKKINDA KÖTÜ DÜŞÜNMEYİN!…!

Sevgili Gençler!… İslam’a göre büyük günahlardan olan sû-i zan, “Başkasını kötü sanmak”tır. Zan, kesin bilgiye dayanmaz. Kesin bilgi olmadan bir kimse hakkında hüküm vermek, söz söylemek yanlış olur. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak,  göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra Suresi, Ayet: 36) Bu konuda şöyle bir menkıbe anlatılır: Bir âlim talebelerine (Şafii mezhebinde alametlere bakarak kesin karar verilmez. Mesela bir köpeğin burnunda yoğurt bulaşığı varken evden çıktığı görülse, eve girince yoğurt çanağında köpeğin burnu kadar iz görülse, kesin olarak bu yoğurdu köpek yedi denemez) der. Talebenin birisi, içinden (Bu kadarı olmaz) diye hocasına itiraz eder. Hocası, o gence, bir koyun kesip getirmesini söyler. O da koyunu keser. O arada sıkışır, evin kenarındaki ormanlığa kolları sıvalı ve kanlı bıçakla gidip hacetini def eder. Zaptiyeler, yeni öldürülmüş bir adamın katilini ararken bunun eli kanlı bıçakla ormana kaçtığını görürler. Hemen bunu yakalayıp getirirler.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-98 KALPLERİNİZDE KİN VE DÜŞMANLIK OLMASIN!

Sevgili Gençler!… Kin, “Öç alma duygusu, kalbe yerleşen şiddetli düşmanlık”tır. Kin, İslam’ın hoş görmediği, uzak durulmasını istediği kötü duygulardandır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, kinin şeytanın hilelerinden birinin sonucu olarak ortaya çıktığını şöyle beyan buyuruyor:  “Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi,  Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (Maide Suresi, Ayet: 91) Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, oğluna hitaben; “Oğlum! Eğer Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevazu göster. Zira alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır” diye nasihat etmiştir. Ebü’l-Hayr Akta hazretlerine; -Kalbin iman ile dolu olmasına alamet nedir? Diye sorulunca; -Bütün Müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alameti; kin, hased ve düşmanlıktır, cevabını vermiştir. Kin, öç almaya yönelik kalpte yerleşen düşmanlık duygusudur. Özellikle, âcizliği sebebiyle hemen intikam alma alamayan kimsenin kalbine yerleşen öfke, gizli bir düşmanlık duygusuna, kine

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-97 YALAN SÖYLEMEYİN VE YALANCI ŞAHİTLİK YAPMAYIN!

Sevgili Gençler!… Yalan, “olanın aksini haber vermek, düşündüğünün ve bildiğinin aksini söylemek” demektir. Yalan söylemeye “yalancılık”, yalan söyleyene de “yalancı” denir. Yalancılık, bir insanın güvenini kötüye kullanmak, onu kandırmaktır. Onun için bu davranış, insanlık ve müslümanlık açısından hoş görülecek bir davranış değildir. Her devirde ve her toplumda kötü huylu insanlar daima olagelmiştir.     Çevresine zarar vermekten hoşlanan bu tip insanlar, yaptıkları fenalıkların cezasından kurtulmak için çoğu kez yalana sığınmışlardır. Ama böylelerinin foyası uzun sürmemiş ve gerçek yüzleri mutlaka ortaya çıkmıştır. Yalanı ve yalan söylemeyi huy haline getirenler, genellikle ruhsal yönden rahatsız olan kimselerdir. Böyleleri yalan söylemekle çevresinin dikkatini çektiğini, kendilerini kabul ettirdiklerini zannederler. Yalan söylemekle, çevresini kandırmakla ruhsal bir doyuma ulaştıklarını sanırlar. Hâlbuki yanılmakta ve kendilerini toplumdan koparmaktadırlar. Çünkü yalancının yalanı bir defa anlaşıldı mı artık ona hiç kimse inanmaz. Hatta doğru söylese bile şüphe ile karşılanır. O kişi, toplum içerisinde saygınlığını yitirmiş güvensiz bir insandır. Haklının hakkını araması ve

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-96 BÜYÜYE  VE  FALA  İNANMAYIN!

Sevgili Gençler!… Büyü(Sihir), “Gözbağcılık,  göz boyacılık, hile, aldatma, haktan uzaklaştırma, batıl şeyi hak diye göstermeye çalışma” gibi anlamlara gelmektedir. Genel anlamda büyü,” bazı güçler kullanarak canlı ve cansız varlıkları, özellikle insanları istenilen yönde etkilemek amacıyla yapılan eylem”dir. Büyünün tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır. Yeryüzünde yaşamış olan insanlardan bazıları, sihri(büyüyü) öğrenmiş ve onunla meşgul olmuşlardır. Büyü ve büyücülük, öteden beri birçok milletlerde Araplarda, Rumlarda,  Hindlerde, Acemlerde, Mısırlılarda görülegelen tarihi bir hadisedir. Dehhak bin Ulvan, Babil tarafına gelip de yerleştikten sonra Babil’i kurmuş, çevrede ne kadar büyücü varsa hepsini Babil’e toplamış, büyüyü öğretmiş, hatta büyücülükte önder olmuştu. Dehhak’tan sonra Babil’de Nemrut bin Kenan (Feridun), hüküm sürmüştü. Bu adam, heyet ilmine vakıftı. Her taraftan heyet bilginlerini Babil’e topladı. Hz. İbrahim (a.s)i ateşe attı- ran budur. Firavun tarafından Hz. Musa(a.s)nın karşısına 72 tane büyücü çıkarılmıştı. Bunlardan 70 tanesi Yahudi, iki tanesi de Farslılardandı. Büyünün Yahudiler tarafından dünyaya yayıldığı bilinmektedir. Yüce Dinimiz İslam, büyücülük yapmayı büyük

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 95 BORÇLANMAK TEHLİKELİDİR

Sevgili Gençler!… Borç, “geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük, ödünç”gibi anlamlara gelir. Dini bir terim olarak borç,”genellikle borçlunun ödemeyi taahhüt ettiği nakit veya borçlunun zimmetinde bulunan mislî eşya; yani ölçü, tartı vb. yollarla benzeri ile ödenebilen eşya”dır. Dinimiz ödünç vermeyi teşvik etmekle birlikte, ödünç almayı ise ancak hayatî zarûretler karşısında onaylar. Nafaka temini için iş kurma, mesken edinme ve tedâvi gibi sebepler dışında borçlanma İslâmi hükümlerle bağdaşmaz. Çünkü gereksiz borçlanma çevreye lüzumsuz yük olmanın ötesinde kişinin dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkiler. Bu sebeple Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Güven içinde yaşarken, borçlanma ile nefislerinizi tedirgin etmeyiniz.” (Mecmeu’z-Zevâid, Büyû, 126) Borçlanma, hayatı olumsuz yönde etkiler. Günümüzde borçlanmanın, pek çok sakıncaları vardır: 1- Borç, aklı meşgul, kalbi tedirgin eder. Sürekli borçlanmalar ise kişiyi yalan söylemeye, sözünden dönmeye zorlar. Yalan ve vaadinden dönme ise İslâmî şahsiyeti çiğnetir, âhiret hayatına zarar verir.

Devamını Gör »

15 TEMMUZ MESAJI

Müminin mümine en güzel duası: ALLAH RAZI OLSUN demesidir.15 Temmuz Darbe Girişiminde vatan uğruna hayatlarını feda eden şehitlerimiz, gazilerimiz ve günlerce nöbet tutan kardeşlerimiz için ALLAH RAZI OLSUN diyorum.ABD kuklası hainlerin ihanetini unutmadık, unutmayacağız!…

Devamını Gör »

Prof. Dr. Bayram Altan’dan Taziye Mesajı

İSAB ve İSAK Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram ALTAN twitter hesabından Kahramanmaraş ve çevre ilerde  meydana gelen 7.7 ve 7.5 şiddetindeki depremden ötürü hayatını kaybedenler ve yaralılar için taziye mesajında bulundu. ACIMIZ BÜYÜK! Pazarcık’ta meydana gelen ve 10 ilimizde büyük hasara ve çok sayıda can kaybına neden olan depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan Rahmet, Yaralılara Acil Şifalar Diliyoruz. Devletimiz Bütün Gücüyle Enkaz Altındakileri Kurtarmaya ve Yaraları Sarmaya Çalışıyor.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-103 KURTULUŞ İNKARDA DEĞİL, İSLAMDADIR!…

Sevgili Gençler!… İnkâr, imanın zıddıdır. “Tanımama, kabul ve tasdik etmeme, inanmama, reddetme” anlamlarına gelir. Daha geniş anlamıyla inkâr,” Allah’ın varlığına inanmayı reddetmek, kendisini yaratmış olan Yüce Varlığa karşı gelmek” demektir. İslam, insanlığa eşi bulunmayan üstün bir nizam sunmuştur. İnsanı sonsuz mutluluğa ulaştıracak, onun dert ve ızdıraplarını dindirecek, bütün problemlerini çözecek tek kurtuluş yolu, İslamdır, Kur’anın hükümleridir. Bu nedenle, İslamı kabul etme şerefine ermeyen, Kur’anın hükümlerini inkâr eden inançsız, inkârcı bir kalp; inanç, ibadet, ahlak, fazilet, hak, adalet, irfan, vicdan, şeref, saadet, iyilik ve güzellik namına ne varsa hepsinden mahrumdur. Bir kalp için, dünyanın en perişan ve en utanç verici hali de budur. Dünya hayatında sayısız nimetler içinde adeta yüzerken, nimetlerin sahibine şükretmeyen,  nankörlük eden, tevhid inancını inkâr eden nasipsiz, taş kalpli, ateist insandan insanlığın yararına, güzel ve faydalı şeyler beklenemez. Allah ve Resulünün aşkı ile dolmayan kalpten hayır gelmez. Allah’tan korkmayan kalp; kötülüğün, çirkinliğin, acımasızlığın, ahlaksızlığın kaynağıdır. Küfür; Allah’a karşı,

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-102 CEHENNEM MAHKÛMLARI OLMAYIN!…

Sevgili Gençler!… Kur’an-ı Kerim karşısında inanç bakımından üç gruba ayrılan insanlardan bir grubu da “İnkârcılar”dır. İnkârcı, “Hakkı kabul etmeyen, Allah’ı inkâr eden, dinsiz,” iman esaslarını kabul etmeyen veya bazılarını kabul edip bazılarını, ya da birini inkâr eden kimse”dir. Cehennem mahkûmları, inançsızdırlar. Maneviyata inanmazlar. İmani esasları inkâr ederler. Gelecek hayatı kabul etmezler. Allah ve Peygamber tanımazlar. Manevi değerlere saygı göstermezler. Mü’minlerin olduğu yerde duramaz ve inanan insanların yanında barınamazlar. Onlar; küfrü, karanlığı, zulmeti, kötülüğü ve çirkin olan şeyleri tercih ederler. Temizlikten, güzellikten hoşlanmazlar.  İyilikten anlamazlar. Kendilerine iyiliği, hakkı ve hakikati tebliğ edenleri sevmezler ve onlara her fırsatta düşmanlık ederler. Küfür ve zulüm karanlıkları içinde bocalar ve manevi hastalıkların verdiği sancılar içinde kıvranıp dururlar. İnkâcılar, nasipsiz insanlardır. Kalpleri katı, gözleri dönmüş, kulakları paslanmış kişilerdir. Tarih boyunca bazı azgın inkârcılar, Peygamberlerin Hak davetlerini duydukları, onların Hak mucizelerini bir bir gördükleri, onların diriltici seslerini dinledikleri halde iman etmemişlerdir. Hidayet nasip olmamıştır onlara. İnkârcıların yüzleri

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-101 GÖSTERİŞ YAPMAYIN!…

Gösteriş, “başkalarını aldatmak,  şaşırtmak,  korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak” tır. Bu inançtaki insanlar, çevreleri için giyinir, konuşur, ev döşer, meslek seçer veya kitap okurlar. Tüm yaptıklarında en büyük hedefleri, insanların takdirini toplayabilmektir.  Örneğin kitapçıya gidip bir kitap seçerken en merak ettikleri konuya değil, en çok satan kitaba bakarlar. Hangi kitabı okuduklarında daha “havalı” ve günün modasına daha uygun olacağını düşünürler. Çünkü burada kitap okumanın amacı görgü, bilgi veya kişiliğini geliştirmek değil, çevresine karşı anlatacak bir şeyler bulabilmektir. Birçok insan çocuğunu yetiştirirken onun sabırlı, hoşgörülü, imanlı, merhametli veya cömert bir insan olması için uğraşmaktan ziyade, yanlış da olsa çevresi tarafından makbul görülen özelliklere sahip olması için gayret eder. Örneğin en prestijli okula yerleştirebilmek için uğraşırlar, yeteneği olmadığı halde piyano dersi aldırırlar, sırf arkadaşlarına gösteriş yapabilmek için kendilerine anne yerine “mami”  vs. gibi Türkçede kullanılmayan ifadelerle hitap etmesini isterler,  kibirli bir çocuk olarak yetiştirmenin makbul görüleceğine inanırlar. Çünkü inanmayanlar için

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-100 REENKARNASYON SAFSATASINA İNANMAYIN!

Reenkarnasyon;  “kişinin öldükten sonra ruhunun hayvan veya bitki de dâhil insan veya insan dışı varlıklara geçmesi” anlamına gelir. Yine bu görüşü savunanlar tarafından reenkarnasyon şöyle tanımlanır: “Tekâmül etmekte olan her varlık, madde içinde deneyim ve görgüsünü artırmak için çeşitli bedenler ve kimlikler içinde, sayısız kereler maddesel âlemlerde doğarlar. Tekrar tekrar doğma, tam ilâhî bir yasadır.” Dilimizde bu kelimenin karşılığı olarak “yeniden doğuş, tekrar doğuş” terimleri kullanılmaktadır. Tenâsüh ise: Ruhun bir bedenden ayrıldıktan sonra, başka bir bedene geçmesidir. Batılı araştırmacılar tarafından hazırlanan sözlüklerde, bu anlayışın Hind ve Budizm kökenli olup, İslâm’da bulunmadığının belirtilmesi de doğru bir tespittir. Her ne kadar bu iki kavramın tanımları farklılık gösteriyor gibi görünüyorsa da, birinin batı, diğerinin doğu literatüründen kaynaklandığı ve oldukça benzer oldukları anlaşılmaktadır. Reenkarnasyon denilince, hemen akla çıkış yeri ve kaynağı olduğu iddia edilen Hinduizm ve Budizm gelmektedir. Bilindiği gibi Hinduizm’in temel inançlarından birisi, karma doktrinidir. Hinduizm’e göre insan sonu olmayan bir tenasüh zinciri

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-99 BAŞKALARI HAKKINDA KÖTÜ DÜŞÜNMEYİN!…!

Sevgili Gençler!… İslam’a göre büyük günahlardan olan sû-i zan, “Başkasını kötü sanmak”tır. Zan, kesin bilgiye dayanmaz. Kesin bilgi olmadan bir kimse hakkında hüküm vermek, söz söylemek yanlış olur. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak,  göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra Suresi, Ayet: 36) Bu konuda şöyle bir menkıbe anlatılır: Bir âlim talebelerine (Şafii mezhebinde alametlere bakarak kesin karar verilmez. Mesela bir köpeğin burnunda yoğurt bulaşığı varken evden çıktığı görülse, eve girince yoğurt çanağında köpeğin burnu kadar iz görülse, kesin olarak bu yoğurdu köpek yedi denemez) der. Talebenin birisi, içinden (Bu kadarı olmaz) diye hocasına itiraz eder. Hocası, o gence, bir koyun kesip getirmesini söyler. O da koyunu keser. O arada sıkışır, evin kenarındaki ormanlığa kolları sıvalı ve kanlı bıçakla gidip hacetini def eder. Zaptiyeler, yeni öldürülmüş bir adamın katilini ararken bunun eli kanlı bıçakla ormana kaçtığını görürler. Hemen bunu yakalayıp getirirler.

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-98 KALPLERİNİZDE KİN VE DÜŞMANLIK OLMASIN!

Sevgili Gençler!… Kin, “Öç alma duygusu, kalbe yerleşen şiddetli düşmanlık”tır. Kin, İslam’ın hoş görmediği, uzak durulmasını istediği kötü duygulardandır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, kinin şeytanın hilelerinden birinin sonucu olarak ortaya çıktığını şöyle beyan buyuruyor:  “Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi,  Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (Maide Suresi, Ayet: 91) Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, oğluna hitaben; “Oğlum! Eğer Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevazu göster. Zira alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır” diye nasihat etmiştir. Ebü’l-Hayr Akta hazretlerine; -Kalbin iman ile dolu olmasına alamet nedir? Diye sorulunca; -Bütün Müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alameti; kin, hased ve düşmanlıktır, cevabını vermiştir. Kin, öç almaya yönelik kalpte yerleşen düşmanlık duygusudur. Özellikle, âcizliği sebebiyle hemen intikam alma alamayan kimsenin kalbine yerleşen öfke, gizli bir düşmanlık duygusuna, kine

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-97 YALAN SÖYLEMEYİN VE YALANCI ŞAHİTLİK YAPMAYIN!

Sevgili Gençler!… Yalan, “olanın aksini haber vermek, düşündüğünün ve bildiğinin aksini söylemek” demektir. Yalan söylemeye “yalancılık”, yalan söyleyene de “yalancı” denir. Yalancılık, bir insanın güvenini kötüye kullanmak, onu kandırmaktır. Onun için bu davranış, insanlık ve müslümanlık açısından hoş görülecek bir davranış değildir. Her devirde ve her toplumda kötü huylu insanlar daima olagelmiştir.     Çevresine zarar vermekten hoşlanan bu tip insanlar, yaptıkları fenalıkların cezasından kurtulmak için çoğu kez yalana sığınmışlardır. Ama böylelerinin foyası uzun sürmemiş ve gerçek yüzleri mutlaka ortaya çıkmıştır. Yalanı ve yalan söylemeyi huy haline getirenler, genellikle ruhsal yönden rahatsız olan kimselerdir. Böyleleri yalan söylemekle çevresinin dikkatini çektiğini, kendilerini kabul ettirdiklerini zannederler. Yalan söylemekle, çevresini kandırmakla ruhsal bir doyuma ulaştıklarını sanırlar. Hâlbuki yanılmakta ve kendilerini toplumdan koparmaktadırlar. Çünkü yalancının yalanı bir defa anlaşıldı mı artık ona hiç kimse inanmaz. Hatta doğru söylese bile şüphe ile karşılanır. O kişi, toplum içerisinde saygınlığını yitirmiş güvensiz bir insandır. Haklının hakkını araması ve

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum-96 BÜYÜYE  VE  FALA  İNANMAYIN!

Sevgili Gençler!… Büyü(Sihir), “Gözbağcılık,  göz boyacılık, hile, aldatma, haktan uzaklaştırma, batıl şeyi hak diye göstermeye çalışma” gibi anlamlara gelmektedir. Genel anlamda büyü,” bazı güçler kullanarak canlı ve cansız varlıkları, özellikle insanları istenilen yönde etkilemek amacıyla yapılan eylem”dir. Büyünün tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır. Yeryüzünde yaşamış olan insanlardan bazıları, sihri(büyüyü) öğrenmiş ve onunla meşgul olmuşlardır. Büyü ve büyücülük, öteden beri birçok milletlerde Araplarda, Rumlarda,  Hindlerde, Acemlerde, Mısırlılarda görülegelen tarihi bir hadisedir. Dehhak bin Ulvan, Babil tarafına gelip de yerleştikten sonra Babil’i kurmuş, çevrede ne kadar büyücü varsa hepsini Babil’e toplamış, büyüyü öğretmiş, hatta büyücülükte önder olmuştu. Dehhak’tan sonra Babil’de Nemrut bin Kenan (Feridun), hüküm sürmüştü. Bu adam, heyet ilmine vakıftı. Her taraftan heyet bilginlerini Babil’e topladı. Hz. İbrahim (a.s)i ateşe attı- ran budur. Firavun tarafından Hz. Musa(a.s)nın karşısına 72 tane büyücü çıkarılmıştı. Bunlardan 70 tanesi Yahudi, iki tanesi de Farslılardandı. Büyünün Yahudiler tarafından dünyaya yayıldığı bilinmektedir. Yüce Dinimiz İslam, büyücülük yapmayı büyük

Devamını Gör »

Gençlere Sesleniyorum – 95 BORÇLANMAK TEHLİKELİDİR

Sevgili Gençler!… Borç, “geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük, ödünç”gibi anlamlara gelir. Dini bir terim olarak borç,”genellikle borçlunun ödemeyi taahhüt ettiği nakit veya borçlunun zimmetinde bulunan mislî eşya; yani ölçü, tartı vb. yollarla benzeri ile ödenebilen eşya”dır. Dinimiz ödünç vermeyi teşvik etmekle birlikte, ödünç almayı ise ancak hayatî zarûretler karşısında onaylar. Nafaka temini için iş kurma, mesken edinme ve tedâvi gibi sebepler dışında borçlanma İslâmi hükümlerle bağdaşmaz. Çünkü gereksiz borçlanma çevreye lüzumsuz yük olmanın ötesinde kişinin dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkiler. Bu sebeple Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Güven içinde yaşarken, borçlanma ile nefislerinizi tedirgin etmeyiniz.” (Mecmeu’z-Zevâid, Büyû, 126) Borçlanma, hayatı olumsuz yönde etkiler. Günümüzde borçlanmanın, pek çok sakıncaları vardır: 1- Borç, aklı meşgul, kalbi tedirgin eder. Sürekli borçlanmalar ise kişiyi yalan söylemeye, sözünden dönmeye zorlar. Yalan ve vaadinden dönme ise İslâmî şahsiyeti çiğnetir, âhiret hayatına zarar verir.

Devamını Gör »