Gençlere Sesleniyorum – 95 BORÇLANMAK TEHLİKELİDİR
Sevgili Gençler!…
Borç, “geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük, ödünç”gibi anlamlara gelir.
Dini bir terim olarak borç,”genellikle borçlunun ödemeyi taahhüt ettiği nakit veya borçlunun zimmetinde bulunan mislî eşya; yani ölçü, tartı vb. yollarla benzeri ile ödenebilen eşya”dır.
Dinimiz ödünç vermeyi teşvik etmekle birlikte, ödünç almayı ise ancak hayatî zarûretler karşısında onaylar.
Nafaka temini için iş kurma, mesken edinme ve tedâvi gibi sebepler dışında borçlanma İslâmi hükümlerle bağdaşmaz. Çünkü gereksiz borçlanma çevreye lüzumsuz yük olmanın ötesinde kişinin dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkiler.
Bu sebeple Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Güven içinde yaşarken, borçlanma ile nefislerinizi tedirgin etmeyiniz.” (Mecmeu’z-Zevâid, Büyû, 126)
Borçlanma, hayatı olumsuz yönde etkiler. Günümüzde borçlanmanın, pek çok sakıncaları vardır:
1- Borç, aklı meşgul, kalbi tedirgin eder. Sürekli borçlanmalar ise kişiyi yalan söylemeye, sözünden dönmeye zorlar. Yalan ve vaadinden dönme ise İslâmî şahsiyeti çiğnetir, âhiret hayatına zarar verir.
Bunun içindir ki Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Borçtan kaçının; zîra o, gece keder, gündüz de zillet vesilesidir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 7, s. 179)
2- Günümüzde ev ve giyim eşyası gibi malları borçlanarak taksitle alma, israfa ve lükse düşürmenin yanı sıra kişiyi fâiz düzeninin de destekçisi kılar. Taksitçiliğin fâiz sistemini beslediği açık bir gerçektir. Dolaylı bir şekilde de olsa haram olan bir uygulamaya yardımcı olmak ise haramdır.
3- Ekonomisi fâize dayalı toplumlarda enflasyon kaçınılmaz olduğundan para olarak alınan borç, tam olarak ödense de, değer kaybıyla ödendiği için alacaklının hakkı gereğince ödenmemiş olur. Bu ise, Allah için borç vererek iyilik yapanı zarara uğratmaktır.
4- Borçlanmanın bir diğer önemli sonucu da ödeyememe durumudur. Zira işsizlik, hastalık ve iflâs gibi sebepler borçların ödenmesini engelleyeceği gibi, ansızın gelen ölüm de borçları ortada bırakabilir. Bu durum ise insanı, âhiret felâketine sürükler.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler’ Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınızvakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hakkı olan kimse (borçlu) da yazdırsın. Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vadesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanız için bir sakıncası yoktur. (Genellikle) Alış-veriş yaptığınızda şahit tutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok ki bu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun. Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir.” (Bakara Suresi, Ayet:282)
“Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de yeterlidir. Birbirinize bir emanat bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah’tan korksun. Şahitliği, bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.” (Bakara Suresi, Ayet:283)
Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Borçlu ölen kimse kabirde bağlıdır, rehinlenmiş gibidir. Onu kurtaracak tek şey borcunun ödenmesidir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 7, s. 179, 180)
“Nefsimi elinde tutan Zât’a kasem olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilse, tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerindeki borcu ödenmedikçe cennete giremez.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 7, s. 179)
Resûlullah (s.a.v) hemen her gün sabah akşam: “Allah’ım! Günahtan ve borçtan Sana sığınırım.” Diye dua ettiğini gören bir sahabi: ‘Yâ Rasûlallah! Borçtan ne kadar da çok Allah’a sığınıyorsun” demişti.
Bunun üzerine Allah’ın Resûlü (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kişi borçlandığı zaman (ödeyemediğinde) yalan söyler, söz verir, sözünde durmaz.” (Buhârî, İstikraz, 10)
İslam’a göre; nafaka, mesken ve tedâvi gibi hayatî zarûretler dışında borçlanma meşrû değildir.
Mü’min, borçlanacağı zaman, mutlaka ödeme niyetiyle borçlanmalı, borcunu zamanında ve güzel bir şekilde ödemelidir.
Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
“Allah Teâla nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebîrelerden (büyük günahlardan) sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir.” (Ebû Dâvud, Büyû 9, (3342)
“Şüphesiz, borç sahibi (ödemeden) ölünce, borcu Kıyâmet günü ondan (sevaplarından) alınır. Fakat şu üç sebeple borçlanan kimse bu hükmün dışındadır:
1) Adamın gücü Allah yolunda (savaşta) zayıflar, o da Allah düşmanına ve kendi düşmanına karşı kuvvetlenmek için borçlanır. 2) Bir adamın yanında bir müslüman ölür, onu kefenleyip gömecek parası olmaz, bu maksatla borçlanır. 3) Bir adam, bekârlık sebebiyle nefsinden Allah’a karşı korku hisseder. Dinine zarar gelir endişesiyle (borçlanarak) evlenir. Allah Teâlâ, Kıyâmet günü, bunların borçlarını kendisi öder.” (Kütüb-i Sitte Terc ve Şerhi, c. 17, s. 294)
“Borcunu ödeyebilecek durumda olan zengin kimsenin ödemeyi geciktirmesi zulümdür.” (Buhârî, İstikrâz 12)
Parası elinde olan, fakat bugün yarın diye atlatarak borcunu geciktiren kişi, alacaklıya karşı suç işlemiştir.
Alacaklı zengin bile olsa borcun geciktirilmesi, tek kelimeyle zulümdür, haksızlıktır.
Böyle yapanlar, Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmış olur.
Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Kim ödememek kastıyla borca girerse Allah’ın huzuruna hırsız olarak çıkar.” (Kütüb-i Sitte Terc ve Şerhi, c. 17, s. 288)
“Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenatından ödenir. Orada (mahşer yerinde) ne dinar ne de dirhem vardır.” (Kütüb-i Sitte Terc ve Şerhi, c. 17, s. 288)
“Borcun sebep olduğu keder kadar ciddi bir keder, göz ağrısı kadar dayanılmaz bir ağrı yoktur.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 7, s. 179)
“Borç Allah’ın yeryüzündeki zillet boyunduruğudur, Allah bir kulu zelîl etmek dilerse onu boynuna geçirir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 7, s. 179)
Bir şeyi birine emanet bırakan veya borç veren kimse, karşısındakine güvendiğini göstermektedir. Zamanı gelince veya sahibi isteyince emanet edilen şeylerin sahibine verilmesi gerekir.
Bir kimsenin borcunun vaktini geçirmesi veya ödememesi câiz değildir. Borçlanmış olan bir kimse borcunu ödeyecek imkân bulamamışsa, ona süre tanımak, borcunun bir bölümünü veya tamamını affetmek faziletli bir davranıştır.
Cenâb-ı Hak bunun karşılığı olarak o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarını giderir.
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur:
“Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara sûresi, 280)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz de şöyle buyuruyor: “Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla ilgilenen zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Azîz ve Celîl olan Allah: “Ben affetmeye ondan daha layığım; onu affettim.” (Müslim, Müsâkât, 30)
“Bir kimse darda bulunan borçluya mühlet verir veya borcunun bir kısmını ya da tamamını bağışlarsa, Cenâb-ı Hak o kişiyi, Allah’ın gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde arşının altında gölgelendirir.” (Müslim, Zühd, 74 )
Sevgili Gençler!…
Borçtan ve borçlu ölmekten Allah’a sığınmalı, lüks ve israf yüzünden gereksiz yere borçlanmaktan kaçınmalıyız.
Peygamberimiz (s.a.v), önceleri, Müslümanları borçlanmaktan alıkoymak için, ölenin borcu olup olmadığını sorar, aldığı cevaba göre onun cenaze namazını kılar veya kılmazdı